Dağların yamaçlarına saklanan kuşların, sesiyle söyledikleri şarkıdaki mahsun yüzüm ben.
...
Kapının ardında asılı tüfeği alıp çeneme dayadım;
"Ya burdan çıkmama izin verirsiniz ya da burda kendime kıyarım."
Elini uzattı;
"Dur, dur yapma tamam.. tamam "
Usulca bileğimi yere doğru salladım. Hemen elimdeki tüfeği kaptı, yere düşen bedenimi sürüklemeye başladı. Ne yaparsam yapayım sonum yoktu, çünkü ben kapının önüne atılan cansız bedenin suretiydim sadece.
Yerden kalktım, sürüklediğim bacaklarımla babamın kapısına dayandım. Üstüm başım çamur, ayaklarım kan revan içinde. Üzerimdeyse dünden kalmış kirli bir gelinlik.
Kalan son canımla tahta kapıyı yumrukladım. Silik, cılız bir gözle kapıdaki simayı tanımaya çalıştım. Bana baktı, kapıya yaslanan elimi tuttu, hiç erinmeden toprak yola savurdu;
"Ölseydin ya geleceğine. Ölseydin ya."
Ben Nihan, yüreğin derinlerine saklanan gizli bir sırdım halbuki. Anladım ki yaşamayı da yaşatmayı da hak etmeyen zavallı bir kuldum.
Gerçeklerden yola çıkılarak yazılan bir hayat hikayesi.
| Yetişkin okular için uygundur,
cinsellik ve argo içerir! |
Terk ettiği nişanlısının mahallesine üç yıl bir ay on dokuz gün sonra tekrar gelen Nalan ne ile karşılaşacak? Her şey bıraktığı gibi mi?
•
"Yalvarırım git Nalan. Benim başıma bela açma! Mahallemden git! yoksa-"
"Yoksa?"
"Zor lan!" dedi yarım ağız bağırarak.
"Hayatımı siktin ulan! görmüyor musun Nalan beni? Yarattığın enkazı görmüyormuş gibi! Nalan senle ben aynı mahalleyi bırak aynı şehirde yaşayamayız!" göz yaşlarımı sildim bedenimin yanında ki iki kolu ve yakınımda ki yüzü her şeyi zorlaştırdı. Kör kütük sarhoştu.
"Neden?" diye sordum acıyla.
"İki yangın beden birleşir.." dedi kendine hatırlatır gibi. Sonra ekledi. "Biz artık beraber yanmayız Nalan. Ya küle döneriz. Yada yakarız!"