Asya, bu ışıktan korunmak için istemsizce elini gözünün önüne siper etmişti. Soğuk terler dökmeye başlarken bir yandan da gördüğü durum karşısında sıcaktan bunalıyordu. Gözünü her kırptığında bakış açısı sanki sinema filmlerinin kadrajları gibi değişiyordu. Göz kırpıyordu, karşısında az evvel yanan çocuğunun kemikleri... Bir kez daha aynı hareketi tekrarlıyordu, burnunda, kaynayan denizde haşlanan insanların etlerinin kokusu... Aynı senaryonun tekrarlanmaması umuduyla bir kez daha gözlerini kapattı. Bu kez açtığında uzaydan, bir alev topu gibi yanan dünyaya bakıyordu. Daha fazla dayanamadı. Gözlerini yumdu, var gücüyle, avazı çıktığı kadar acı çeken, sunturlu, anlamsız bir nara kopardı. Bu onun bir nevi psikolojik yardım çığlığıydı. Ve daha kötüsünü görmemek umuduyla son kez açtı gözlerini. Kadın hala karşısında o mağrur, asaletli duruşuyla Asya'yı izliyordu.
Tüm bilinci altüst olmuştu. Gerçek hayata dönmüştü -en azından böyle olduğunu umut ediyordu- ama hala siluetler karşısında beliriyordu. Kafası allak bullaktı. Derin derin nefes almaya devam ediyor, yüzünden akan terler çenesine kadar süzülüp birer birer ayaklarının ucuna damlıyordu. Gözleri kararmaya başladı. Kendini kaybediyordu. Halsizlik tüm bedenini ele geçirirken, düşeceğini anladı. Dengesi artık yerini dengesizliğe bırakmıştı. Çok içmiş bir ayyaş gibi sallanırken düşeceğini fark etti. İstemsiz bir refleksle çevresindeki en yakın nesneye tutunmak için elini uzattı; ona!
Ben kralın biricik kızı, krallığımızın yegane prensesi Katherine Bloom'um. Her zaman ne istersem elde etmiştim. Kralın kızı ve aynı zamanda tek çocuğu olduğum için bana hiç bir zaman saygıda kusur edilmemişti. Haliyle durumlar böyle olunca azıcık da olsa şımartıldım diyebilirim. Ancak yinede ben bu gücümü insanlara karşı kötü kullanmadım. Her zaman mütevazi bir kişi olmaya çabaladım.
Hayatım normal seyrinde devam ederken aklımda kocaman bir ejderha tarafından kaçırılıp onun tutsağı olmak elbette yoktu.
*Kapak tasarım = Dow Design▪︎ @preallens*