O tüm yıkımıyla bir Gece Yırtıcı, bense yolunu kaybetmiş bir Kızılgerdan.
Bir kalp çarpıntısı, bir baş dönmesiydi ilk karşılaşmamızın özeti. Fakat ne aşktandı o çarpıntı ne de etkilenmekten. Korkudandı. Fazla korkudandı o baş dönmesi, fazla dehşettendi.
Gözlerimdeki korku, gözlerindeki cehenneme odun olmuş beni de ruhumu da beraberinde yakıyordu. Zaten o yangın da o günden sonra hiç sönmemişti.
Gözlerinden kalbime düşen közü aşk, içime akıttığı zehri karnımda uçuşan sevgi kelebekleri sanmıştım. Gerçi ben hep sanmıştım ya da o beni hep kandırmıştı.
Her şey çoktan olup bitmişken tüm bunların suçlusunu aramak bencillikti belki de fakat bu hikayedeki tek bencil ben değildim. Zaten Derin benden çoktan gitmişti, Kızılgerdan'dım artık ben. Bir sorumlu bulup yaşananların tüm yükünü ona atmak bundan sonra yalnızca kendimi biraz olsun sevmeme yarardı. Hoş yaşananlardan sonra bunun gerçekleşemeyeceğinin farkındaydım.
Ancak ben bir Kızılgerdan'dım umut benim varoluşumdu.