Ben Cassiopeia Black. Evet, düşündüğünüz kişiyim. Bir Katil'in kızıyım. Ben Cassiopeia, Marlene Mckinnon ve Sirius Black'in gizli aşkının meyvesi... Ya da belki de tek gecelik bir hata. Beni ne olarak görüyorlar bilmiyorum zira ikisiyle de hiç tanışmadım. Biri Azkaban'ın en iyi korunan hücrelerinden birinde diğeri ise toprağın altında... Peki ben ne mi yapıyorum: Direniyorum... Yaşama devam edebilmek için direniyorum...
*
Peter Pettigrew işlediği suçu Sirius Black'in üzerine atarak ortadan kaybolduğunda sandığından çok hayatı alt üst etmişti. Bu yaptığının bedelini en ağır şekilde ödeyeceğinden haberi yoktu. Belki ödeyeceği bedelin farkında olsaydı sadece korkusundan ihanet edemezdi. Çünkü yarattığı intikam ateşi Voldemort'unkini yutacak kadar güçlüydü. O geride anne-babasız bir Harry, haksız yere 12 yıl Azkaban'da çürümeye yüz tutmuş bir Sirius, toprağın altında bir Marlene ve son olarak bütün evrenin görüp görebileceği en güçlü intikam ateşi yüreğinde yanan bir genç kız bırakmıştı.
"Bir bilsen ne kadar zamandır şunun hayalini kurduğumu." Şakağıma doğru bir öpücük daha kondurdu. "Seni doyasıya öpüp koklamayı." Ardından yanağıma indi öpücükleri. "Geldin ve beni dünyanın en mutlu adamı yaptın." Dudağımdan da öpüp alınlarımızı birbirine yasladı. "Seni çok seviyorum. Seni senden çok seviyorum."
Bu kez ben dudaklarına ufak bir öpücük bırakıp ayrıldım. "Seni çok seviyorum. En az beni sevdiğin kadar seviyorum seni." Kollarımı boynuna dolayıp yüzümü boynuna gömdüm. Kokusunu içime çektim.
Çok özlemiştim.