Bir varmış, bir yokmuş... Bir ayçiçeği tarlası varmış. Tam tepesinde tüm ihtişamıyla Ay, gökyüzüne birer çiçek gibi serpiştirilmiş pasparlak yıldızlar ve sabah olduğunda ufkundan doğup tüm ışığıyla ayçiçeği tarlasını besleyen Güneş. Tarlanın ortasında tüm ilahi, masalsı güzelliği bozan, kokuşmuş ve olanca haliyle bütün güzelliği bozmaya yemin etmiş bir çöp torbası. O ayçiçeği tarlası benim kalbim olsa gerek, sen onu kirleten o çöp torbasısın sevgili. Tüm güzelliği, taze iyiliği, neşeyi öldüren sensin. Ama annem hâlâ neden güzel çiçekleri büyütenin de hep biraz gübre ve zehirli ilaçların şaşırtıcı büyüsü olduğunu söylüyor? Hayır sevgili, sihir değil. Sen yine de en iyi ihtimalle, bir insanın sonunu kendi kendine getiren; onun hayatını da samançöplerinden oluşan bir düğüm gibi bağlayıp, ucunu aleve veren yapışkan büyü olurdun. Gözümdeki sihrini kaybedip yerini hayal kırıklığıyla sarışımın üstünden çok kahkaha ve gülüşünüz geçiyor. Beni zehirledikçe karşımda mutlu olduğunuz günlerin yarasını, geceleri uyumadan önce; gözyaşlarımla temizleyip, sebebinden kestiğim saçlarımla sardım ben.
51 parts