Bizim sınıfta bir kız vardı.
Okuldaki herkes bilirdi o kızı. Güzel olmasıyla birlikte hocaları ve arkadaşlarıyla iyi geçinen, akıllı tipik bir popüler kızdı o. Benimle onun arasında hiçbir alaka yoktu ve normal bir kariyer peşinde ilerliyordum. Ama...
O kızın hayatı...hayır, bu kadar az değil.
Onun içindeki düşüncelerle beraber, rüyalarımla 'neredeyse' geleceğini görmekle kalmadım, aynı zamanda kızın öleceğini de gördüm desem, benim hakkımda ne düşünürdünüz?
(Sen delisin, Bakırköy şu tarafta. Güle güle!)
Her şey bozulmak üzereydi.
Neredeyse bugüne kadar normal bir hayat yaşadım ben!? Normal hayat düzenimi bozup da, onun gibi gizemli bir geçmişi olan birisine buluşacağımı ve onu kurtaracağımı düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Bu bir otobiyografi! Bir macera kitabı ya da korku kitabı olmasını planlamıyor-
-dum.
Ne yaparsam yapayım, neden? Neden senin gibi bir insan yüzünden, vebal korkusu çekmek zorundayım?
Başkası halletsin.......desem bile kimse öleceğini bilmezken nasıl halletsin! Kim bana inanır?!
Hiç mi? Kaçış yok?
..............................................................zıkkım.
Evet, görünüşe göre ben, yine belaya bulaştım.
---------
Ve gelişen olayların sonucunda, intikamın bir serüvene götüreceği bu otobiyografi ( her ne kadar bir otobiyografilik yanı kalmasada) başlasın bakalım!
Patron, her kes onu bu isimle tanırdı, Patron.. Namı diğer Patron, beni ailemden almıştı, kafesimden çıkmayı başarmıştım ama, yeni kafesime girmiştim. Yeni ve eskisini özleten kafes, o acımasızdı, o gaddardı ve hiç bir şey umurunda olmazdı...