Odada pencereye dönük oturmuş sabit bir noktaya bakıyordu. Belki de dalmış olmalıydı. Yaşadıklarına anlam vermeye çalışıyordu. Tüm geçmişini dizmişti zihninde abaküsteki boncuklar gibi. Sonra yine o boncuklar gibi gözünden süzüldü yaşları. Yediremiyordu kendine , yaptıklarına anlam veremiyordu. Hayatı boyunca asla yapmam dediği şeyleri 1 yıllık süre içerisinde yapmış ve bu 1 yılın sonunda kendisiyle küsmüştü . Kendisiyle Yalnız kalmamak kendisine hesap vermemek için farklı uğraşlarda bulunuyor devamlı olarak hayatını tempolu sürdürmeye özen gösteriyordu. Ta ki bu sabah yataktan kan ter içinde uyanıp pencereden dışarıya bakıp da dalana kadar. Kendiyle yüzleşme vakti gelmişti. Kaçmaması gerekiyordu artık. Zihni ona oyunlar mı oynuyordu ? Neydi bu baş ağrısına eşlik eden kalp ağrısı. İçi acıyordu. Kimseye bişey anlatamamaktan , anlaşılamıyor olmaktan bıkmıştı. Ya karar verip bu geçmiş acısından kurtulacaktı tamamen ya da en iyisi bir silah bulup hayatına son verecekti. Başka yolu yoktu .