İçimi büyük bir huzursuzluk kaplıyordu. Keyif almam gereken yerde yine ondan uzaklaşmak istiyordum ama dokunuşları buna engel oluyordu. Sanki ondan kaçmak istediğimi anlamış gibiydi. Yine de tenimi çok iyi bildiği için dokunduğu her yerde kendinden bir iz bırakmak istiyormuş gibiydi. Bilmiyorum belki de son gecemizdi. Aramızdaki mesafeyi biraz daha kapattıktan sonra alnını alnıma dayayıp derin bir nefes çekti. Gözleri kapalıydı. Sanki bu anı bir daha hiç yaşamayacak gibi hissediyordu. Daha sonra başını boynuma gömüp derin derin nefesler almaya başladı. Sonra nefes alışverişini düzelterek boynuma dudaklarını değdirdi. Her şey o kadar ağır bir çekimde ilerliyordu ki tüm duygularını derinlemesine yaşıyor gibiydi. Şimdi kalkıp gitmek istese dur diyebilir miydim? Bilmiyorum.. Bir yanım onu bir an da kendimden uzaklaştırmak istese diğer yanım ondan eksik kalmanın acısını kaldıracak gibi değildi. Ya o benden gidecekti ya da ben. Şunu hayatımız da hiçbir zaman unutmamamız gerektiğini bir kere daha anladım; ayrılmanın en büyük zorluğu tenimizin kendisini alıştığımız diğer tenin varlığından eksik hissetmesiydi. Biz bu eksikliğin korkusuyla bağlanıyorduk birbirimize. Belki de birbirimizin sadece tenini seviyorduk. Aramızdaki cinsel temasın bu kadar artması bizi olduğumuz konumdan başka bir yere götürüyordu. Ayrılmak istiyorsun ama yapamıyorsun. Ruhun başka bir ruhla olan bağlantısını bir türlü koparamıyordu. Öylece anın sessizliğiyle bağlandık birbirimize ama biz bir bütünken şu an ayrılıyorduk birbirimizden. Tenlerimiz veda dokunuşlarını son kez yaparken biz susuyorduk. Belki hiçbir şey demeden uyuyacak ertesi gün bir daha hiç karşılaşmamak üzere ayrılacaktık birbirimizden. Ta ki bir an da başını kaldırıp cinsel gerilimi arttırana kadar ..All Rights Reserved