[Diluc X Kaeya] []
Kilisenin çatısında oturup gece rüzgarının vücuduna çarpışını dinlerken Kaeya düşünceden düşünceye atlıyordu. Sanki rüzgarın dili varmış ve kulağına ellerinden kayıp giden kaderini fısıldıyormuş gibi, her gece bu saatlerde yüksek bir yere oturmuş, kendini geçmişi düşünürken buluyordu. Yalnızca Mondstadt sınırları içindeyken başına gelen, garip ve bir türlü açıklayamadığı bir olaydı bu. Havada akan rüzgar kendisini geçmişi düşünmeye, kaderini kabul etmeye itiyordu.
Biraz daha itilirse düşeceğini hissetti Kaeya, geleceğin tahmin edilebilir çukuruna düşüp kendini geçmişin bu açıklanamaz kovalamacasından kurtarabileceğini.
Doğruyu söylemek gerekirse, bu açıklanamamazlık farklıydı. Diluc'un karşısında kendini açıklayamayışı ve sahip olduklarının tek gecede elinden alınması gibi ani ve yıkıcı değildi. Diluc ile-
Ah, düşünceleri yine ona kaymıştı. Kaeya bir elini havaya kaldırıp parmakları arasından kayıp giden rüzgara karşı gülümsedi. Gülümsemesine elini tutarak yanıt vermişti rüzgar. Gerçekten garipti, ve belki de Kaeya bu garipliğin düşüncelerini dağıtmasını seviyordu.
Kendisini de dağıtacağı, sürükleyip uçuracağı günü bekledi.
Ya da,
Kaeya bir gece ortadan kayboluyor ve Diluc, yanında son derece rahatsız hissettiği Rosaria ile beraber Kaeya'yı aramaya çıkıyor.