"Ben o değilim. Ben Denise değilim." Hiç bir ifade barındırmayan gözleri, gözlerimi bulduğunda parladı. Tıpkı gökyüzünü aydınlatan ay gibiydi. Diğer gözüne perde inmiş... Gülümsemek istediğini biliyorum ama yapamadı. Sarılmadık, tek kelime dahi etmedik. Sanki gözlerimiz bilmediğimiz ama anladığımız bir dil ile anlaşıyordu. İçeri girdiğimde gözleri dolmaya başladı."Özür dile-" "Dileme." diyerek sözünü kestim. "Her şeyi mahvettikten sonra ne anlamı var ki özür dilemenin?" "Evet, var. Önemi var." Sesi yükselmeye başladı. "Neden biliyor musun? Çünkü istediğim an yanında olamıyorum. İstediğim an dokunamıyorum sana, koklayamıyorum güzel kokunu, öpemiyorum seni, doyamıyorum sana. Anladın mi? Deliler gibi aşık olduğum kadını istediğim gibi sevemiyorum. Ve artık o siktiğim ot bile iyi hissettirmiyor." Titreyen sesiyle gözlerini yumdu. Bu ajitasyonuna cevap verdim."Ve bunları hak etmediğini mi düşünüyorsun? Hayatımı alt üst ettiğinin farkında mısın? O boktan farksız hayatımı kurcalıyacağına başka kızların altında olabilirdin." Kendime verdiğim sözü bir kere daha tutamadım ve göz yaşlarımın intihar etmesine izin verdim. Usulca akıp gittiler yanaklarımdan. Sakinleşip tekrar konuşmaya başladım. "Ben hiç bir şey hatırlamıyordum. Ne onu, ne de seni. Çünkü ben o değildim. O aşık olduğun kız ben değildim. Ama o kızın aksine sana ben aşık oldum. Seni üzmemek için elimden geleni yaptım. Beni getirdiğin hale bakar mısın? Kaç kere ölümden döndüğümün farkında mısın? Bedenim her geçen gün zayıflıyor. Bir gün uyanamayacağım. Çünkü senin yüzünden, sizin yüzünüzden vücudum işlevini kaybetmiş olacak." Yeşillerimiz birbirini bulduğunda tekrar tekrar gözlerinde kaybolmamak için kendimi o evden çıkarmıştım. Ama tek çıktığım yer o ev değildi. Bunun kanıtı da yere yığılmam olmuştu...Todos los derechos reservados