Kalbin kimde tutukluysa gönlün ona kaymıştır, onda kalmıştır.
Karanlık, çok karanlık bir gecede ıssız bir sokakta karşılaştılar. Birbirine ilk bakışları son bakışları olmadı. Tükendiler, yıprandılar, acı çektiler ve derinden hissettiler ama hepsinde yüz yüze birlikteydiler. Onların hikâyesi birikmiş acıların dinmediği, her sevincin mutluluğa erişmediği ama kalplerinin birbirine her daim nutkuyla, tutkuyla, aşkla mühürlendiği bir serüven.
Geçmişindeki yaralara alışmaya çalışarak, geleceği için çabalayan bir kız;
Ahu Almas.
Geçmişinin acısıyla nefretini içinde biriktirmiş, geleceğini geçmişi için karartan bir erkek;
Yaman Yaldıran.
Bizim hikâyemiz düğümle başladı. Mühürle devam etti. İpliğin bağından kopuşu gibi hızla söküldü kalplerimiz. İşte o zaman, baktığımız yön, durduğumuz yer bambaşka bir hayatla...
"Kalplerimiz mühürlü, ellerimiz tutuklu sen bana neden bağlı değilsin ki?"
"Bizim kalplerimizin mührü silindi, ellerimizin kilidi açıldı. Sen sildin kalbimin içindeki sana ait her şeyi. Nefretinle, kinle sendeki beni yok ettin. Şimdi geriye senden kalan hiçbir şey yok artık. Ne düşüncelerimde, ne aklımda ne de kalbimde. "
Çok istediği bölümü kazanmak için çok çalışmış ve sınav sonucunun açıklanmasını büyük bir sabırsızlıkla bekleyen genç bir kız.
O çok beklediği sonucun açıklanacağı günün gecesi, sadece eğitim hayatını değil, tüm yaşamını etkileyecek olaydan bihaberdi.
⏳
"Ben seni tanımıyorum," dedim, soğukça.
"Tanıyacaksın," dedi, sakince. Konuşma tarzında beni rahatsız eden bir şey vardı. "Daha çok zamanımız var."