AKŞAM SORGUSU Bu şehirde ne kadar çok saati zamanın amansız kollarına teslim etmişti, bunu çok iyi biliyordu. Hep aynı insanlar, aynı arkadaşlar ve aynı sözler çocukluğunu tüketmişti. Onun özgür davranışlarından o kadar çok korkmuşlardı ki ne zaman biraz uzaklaşmak istese iki el omuzlarında tutup bastırıyordu onu. Zaman zaman annesinin balkondan yaptığı yoklamalar da usandırmıştı onu: Hikmet! Sese dönüp de karşılık verdiğinde annesi sessizce içeri süzülürdü. O an anlardı ki alışılmış bir içtima daha bitti. Uzun yıllar tek bir mahalleye sıkışmış kalmış bir çocukluğun ardından ilk gençlik heyecanlarıyla yavaş yavaş farklı ortamlarda görünmeye başlamıştı. Buralara geldiğini evden kimse bilmiyordu. Bilselerdi ne olurdu, bunu da aslında tam olarak kestiremiyordu; ama yine de onların bunu bilmemesinden huzur duyuyordu. O ortamlara girdiğinde artık davranışlarında mıdır yoksa acemice sözlerinden midir nedir, bütün gözlerin ona “Hey, acemi!” dercesine baktığını hissediyordu ya da bunu kendince uyduruyordu. Ne önemi vardı ki tüm bunların? Etrafındakiler, kendi heveslerinin tatmini peşinde amansız bir avcı gibi koştururken onun durumunu mu dikkate alacaklardı? Bir zaman kendini böyle avutuyor, sonra da acı gerçeğin farkına varıyordu. O zaman neden kendisi başkalarının yaptıklarıyla ilgileniyor, onların düşüncelerini okumaya çalışıyor, bakışlarından anlamlar çıkarmaya çalışıyordu? Demek ki başkaları da pekâlâ kendisi gibi düşünebilirlerdi.All Rights Reserved
1 part