Anunnakiler başarısız olmuşlardı.
Bildikleri her şeyi çok sevdikleri insan ırkına öğretmek gibi bir gaflette bulunmuşlardı.
Tanrı anlamıştı; bu yarattığı da kusurluydu. Daha kusursuz bir ırka ihtiyacı vardı.
Onun düzenini ve kurallarını evrenin her köşesinde eksiksiz uygulayabilecek bir ırka...
Ve Tanrı IMOGEN'leri yarattı.
Yetkileri sonsuzdu. Elbette güçleri de!
Sınır tanımaz, korku nedir bilmezlerdi.
Tanrı'nın düzenini tüm evrene yaymak için köşe bucak sefere gitmişlerdi.
Tarih tekerrürden ibaretti. İçlerinden biri, tıpkı Anunnakiler gibi insan ırkını çok sevmişti ve aynı gaflete düşüp bildiği her şeyi insanlara öğretmişti. Bunun sonucunda, içindeki tükenmez açgözlülükle yaratılmış olan insan ırkı, Tanrı'nın yarattığı en üstün varlığa savaş açmaya karar vermişti. Dappar Hanedanının hükümdarı, ırkını korumak uğruna kendi hayatından vazgeçip Yaratıcı'yı gücendirmişti. Tanrı 'Üç Oğlum' dediği IMOGEN hükümdarlarına ve yarattıklarından en sevdiği bu ırka cennetin kapılarını kapatmıştı.
Yüce Kraliçe halkı için Tanrı'ya yalvarmış, Tanrı bu saf kalmış kalp için IMOGEN'lere cennetin kapılarını son bir kez daha aralamaya karar vermişti fakat Yüce Kraliçe hiç ummadığı şekilde ihanete uğrayacak ve ona bahşedilen fırsatı elinin tersiyle iterek bir soykırıma önderlik edecekti.
İşte o gün Yüce Kraliçe'nin sesi eskisinden de yüksek çıkacak, hayal kırıklığı içindeki çığlığı evrenin her köşesinde yankılanacak ve kadınların yükselişi başlayacaktı.
[TAMAMLANDI]
Dağa kaçırılmasıyla başlamıştı onların hikayesi...
Onlar herkes gibi normal tanışmamışlardı.
Hatta onlarınki çok zalimce bir tanışmaydı.
Mecburiyetti onlarınki.
Teslimiyetti.
Yeri geldiğinde acı çektirmekti.
Ve acı çekmekti.
Bunca kötülüğe rağmen onların bir araya gelme ihtimali var mıydı?
Tanışmaları normal olmayan bu iki insanın, sonları normal olabilecek miydi?
!!! Askeri kurgudur !!!
( LÜTFEN!!! 15. bölüme kadar kurgu hakkında karar vermeyin! 15. bölümden sonra hala aynı fikirdeyseniz o zaman fikrinizi belirtin. )