"Bak Sima." Diye fısıldadım usulca. "Kalbin buz tutsa da yanıyorsun işte." *** Sima hayatından vazgeçtiği noktaya geldiğinde yaslanacak kimsesi kalmamıştı. Kalbinden geçen hisleri, kimsenin duymadığı sesi ve geceleri okuduğu hikayelerinden başka ona ait hiçbir şeyi yoktu. Umuda tutunmak isteyen ellerini yakmışlardı. "Ölmek istiyorum." Diye yakarmıştı göğe doğru elini uzatıp ağlarken. Ve sonrasında büyük bir ışık kaplamıştı her yeri. Gözlerini açtığında severek okuduğu romanlardan birinin içindeydi. İnsanların büyü kullandığı, kendi gününden çok daha öncesinde geçen ve çok ağladığı romanlardan biri ancak ne baş karakterin ne de herhangi bir yan karakterin bedenindeydi. En sonunda yaptıklarının cezası olarak zindana atılan, ardından kefaret için kurban edilen kötü kadının bedenine girmişti. Kehaneti bozan, kahramanı tehlikeye atan, sevilmeyen ve sevilmeyecek olan... Meyza Isabel Windfield. Geride bıraktığı talihsiz hayata dönmektense Meyza olarak kaderi değiştirmeyi yeğlediğinde kitapta kötü sonla karşılaşan diğer adamla, adı anılmayan lanetli Prens'le tanıştı. Onun topraklarında, onun krallığında. Kitapla alakalı bildiği her şeyi unutmak zorunda kalacağından habersizce Darien'in çekimine kapılırken öğreneceği bazı şeyler vardı. Kehanetler yanlış yorumlanırsa felaket getirebilir, doğruları ise bizzat kıyametin kendisi olabilirdi. Yazılan karakterlerin kaderini değiştirilebilirdi ancak hiçbir şey bedelsiz kalmazdı. Bir bedel ödemekten kaçıp geldiği dünyada, gözlerini kapatıp tehlikeye atlayacak bir kadına dönüşmek pek çok alameti peşinden sürükleyebilirdi ve Darien'in peşinden lanetli topraklara geldikten sonra unutması asla mümkün olmayacaktı; Bazen soğuk da insanı yakardı.