Dağlar boy ölçüyordu gökyüzüne kim daha yakın diye. Çünkü en yakın olan onu ilk gören olacaktı ve ona ilk dokunan. O hayatın başlangıcıydı belki de hayatın kendisi. her şey onunla başlıyor onunla bitiyordu. Sahte bir aydınlık vardı ısıtmayan gecede. O buna bir son verecekti. Gerçekten hem aydınlatıp hem ısıtacaktı. Zamanı gelmişti artık. Gecenin karanlık çarşafını yırtma zamanı. Aydınlanma zamanı. İşte işte diye sevinç çığlıkları atıyordu en yüksek dağ. Başını okşamıştı çünkü onun. Dağların gökyüzüne dokundukları yerde gökyüzü görücüye çıkan gelinlik kız gibi utanmış, kızarmıştı. Herkes onu bekliyordu aslında. Kimileri ayık kimileri uykusunda, kimileri hiç uyumadan. Kendini tam olarak göstermişti artık. Gecenin soğuğu yerini hafif bir serinliğe bırakmıştı. Karanlık artık yoktu. Ağaçlar yapraklarını oynatıyor kuşlar ötüyor böcekler sanki onun gelişi için orkestra çalıyorlardı. Aydınlanma ne kadar güzeldi yaşayan her canlı için. Sahte aydınlıktan kurtulmuşAll Rights Reserved