Yıldızlar kaymaya başladı , denizler dalgalanmaya başladı. Bir ruhun bedeni terk etmeden saniyeler kala duyulan çığlıklar, çığlıklarla yaratılan yıldızlar . Ölüm santim santim yaklaştıkça, korku gün yüzüne çıkmaya başlıyor. karanlık hep alıştığımız karanlık , nefes sesleri denizde dalgalanıyor; karanlık bile onlara hakim oldu . Güneş artık onları aydınlığa çıkaramıyor , daha çok karanlığa gömülmelerini sağlıyordu. Hepsinin damarlarında korku , endişe ve ölüm geziyor. Bedenlerden kopan çığlıklar dalga dalga denize yayılıyor . Deniz , ah deniz bütün sırların , bütün acıların gömüldüğü deniz ...
Bir , İki , Üç , Dört ...
Şşşt! sessiz , yollar ayrılıyor çığlıklar iki yolada dağılıyor. Korku salan sizlersiniz , korkunuzu kenara çekin yıldızlara haykırın. Yıldızlar haykırmaniza , deniz berrak suyla karşılık vericektir.
Beş, Altı, Yedi, Sekiz ...
Şşşt! Sessizlik , Avcıya sesinizi duyurmayın,
Onların aşkı , kara defter
Onların nefreti , ölüm
Onların kalpleri , çığlıklar dolu
Dokuz ve On...
Ve tekrardan sessizlik ...
İntikam ateşi kalplerini yakmıştı , külleri ise onları darmaduman ediyordu. Onların sonu ya ölümdü ,yada mutluluk
🧚🧚
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.