"Aşk bana gelmeyecek.
Lise zamanı bekliyorsun, belki birkaç ilişki yaşıyorsun ama
bitiyor. Ne büyük bir aşkın, ne zoraki bir evliliğin(!) var. Üniversiteye
geliyorsun;özgür ortam ya hani, kendin
oluyor, tutkulu yaşayıp eğleniyorsun. Sonra?
Büyüyorsun biraz daha, daha çok seviyorsun birilerini ama gene de
yaslanacağın insanı bulamıyorsun. Bulamadım. Tabi bunlar benim için geçerli.
Aksini yaşayan insanlar, ne mutlu size!
Aşk konusundaki acımı anlayın; daha yolun başındayken
benim o kişilerden, güzel yüzlü güzel kalpli bir erkeğin aşık olduğu kadınlardan,
olmadığımı anladım. Ve bu böyleyse böyledir. Bu işlerden uzak yaratılmışım
sanırım. Oyun bitti zira ortada bir beklenti kalmadı." diyordu bir Sena Terim.
Sonra bir şeye karar verdi:"Ben Alparslan'a iyi gelebilirim. Yanında birini istiyor.
İlgi istiyor. Bana ona iyi geldiğimi söyledi. Ne kadar inkâr etsem de kendi
çıkarımı gözettiğimi düşünmekten kendimi alamıyorum. Ona iyi gelerek böyle
olmadığını kendime kanıtlayabilirim. Ben Alparslan'a mutluluk verebilirim. "
"Ben ne yapabilirdim? 'Beni sevmedi''beni kullandı'
'beni kandırdı' 'beni terk etti' bu düşünceler kafamın içinde döndü durdu.
Mağdur olanın ben olduğumu biliyordum. Zaten bana koyan mağdur olmamdı. Beni
sevmediğini göremememdi.
Ne kadar zarar görmüştüm? Sadece sevdiğim için kendimi
düzeltmekle ne kadar zaman harcamıştım. " diyordu Alparslan Aydın.
Aşk değil hikayedeki tema. Onların durumlarını anlatan bir tane kelime yok. küstüm - barıştım eylemleri de yok. biraz heyecan bolca düşüncelere dalmak var. birinin canı yanmış diğeriyse kalesinde kendini korumuş bu zamana kadar,sonra da başlamış bir garip işe.
tanıtım ne derece aydınlatıcı oldu bilmiyorum. okuya yaza gideceğiz.
Viranşehir köyünde zamanında halka zulmeden adamın katil oğlu ile ansızın onun kapısını çalan masum güzel lalin
~ Efkan ve lalin
Kötü yorumlarınız ve hakaretleriniz sizde kalsın.
Yetişkin İçerik