Bu şehre nasıl düşmüşüm ben? Burası çok karanlık insanlarla dolu bir yerdi burası kanlıydı hem de çok kanlıydı öyle ki her Sokağı'nda kan kokusu vardı. Şehrin her köşesi ise kanla kaplanmış kanlı bir şehirdir. Ben ise bu şehirdeki en masum insandım nasıl geldiğini hatırlayamadım bu kanlı sokaklarda dünyaya yeni gelmiş yavru bir kediydim sanki. Beni sahiplenen bana kucak açan birine sadık olacak kadar yavruydum hem de. Bilmediğim bir şey daha vardı. Beni sahiplenen bana kucak açan adamın ellerinde şehirdeki tüm sokaklarda ve Şehrin adında geçen asıl kanın sahibiydi. Bana dokunan ve beni seven bu adamın ellerinde kan vardı. Ellerini ne kadar yıkasa da ellerinden bir türlü çıkmayan o kıp kırmızı kan varken. Bense sadece onun için yeni ve taze bir kandım. * * * Soluk soluğa kalmıştım ama hala arkamdan gelen o köpek seslerini duya biliyordum bana çok yaklaşmışlardı daha hızlı koşmaya çalıştım ama geçtiğim dar sokakların birinden kolumun tutulup çekilmesiyle etraftaki köpek sesleri gitmiş yerine sadece benim nefes alışlarım ve kalp atışlarımın sesi duyuluyordu daracık sokakta. Kafamı kaldırıp beni daracık yere çeken kişiye baktım bu oydu az önce köpekleri üstüme salmıştı şimdi ise beni kurtarıyordu gözlerimi kısıp daha dikatli ve sinirli bir şekilde karşımdaki beni çapkınca süzüp bakışlarını dudağımda sabitleyen Boran'a baktım gözlerime bakmadan konuştu. "Benimle oynarken iyi düşün küçük hanım" Çarpık bir gülümsemeyle söylediği şeyi sonunda gözlerimin içine bakarak sonlandırmıştı. Bende aynı şekilde gözlerinin içine bakıp. "Ne o yoksa küçük dediğin kızla oyun oynamak bu kadar mı zordu senin için Boran" İsmini bastırarak söylemiştim. Yüzünü dikkatlice süzdüğümde sinirden dişlerini sıktığını fark ettim yine sinirlendirmiştim onu acaba bu sefer hangi acıyı çektirecekti bana sonuçta benAll Rights Reserved