"Beni alıp en tepeye çıkarmandan korkuyorum. Hayatta hiç bilmediğim ve inanmadığım şeyleri bana göstermenden korkuyorum, çünkü biliyorum ki içinde var bunlar. Buna inanmaktan, kendimi bırakmaktan ve savunmasız kalmaktan korkuyorum. Kafanda yarattığın adamın bambaşka biri çıktığını gördüğünde yüzündeki hayal kırıklığından korkuyorum. Sonra beni o en tepeden indirip cehennemin yedi kat altına attığında çekeceğim acıdan korkuyorum. Evet seni Aliyeden bile kötü bir son bekliyor olabilir. Çünkü senin içinde yanan ateşi görüyorum, çünkü kendi içimdeki ateşi hissediyorum. Böyle şeyler hiçbir zaman mutlu sonla bitmez. Sana bakmaya bile kıyamıyorum ama kalbini elime alıp paramparça edebilirim. İşte bana verdiğin bu güçten korkuyorum. Ömrümce yaşayacağım en güzel duyguların ellerimin arasından kayıp gitmesinden korkuyorum. Hepsini geçtim en büyük korkum; benden nefret ettiğini görmek. Onun da ötesinde benden sonra bir daha asla eskisi gibi olamayacağını bilmek. Seni öyle bir enkaza çevirmekten deli gibi korkuyorum." Bazen bir zorunluluk aşka dönüşebilir.. Nazenin ailesinden büyük bir darbe yemiş, ezilmiş, örselenmiş ama yine de içinde kocaman bir kalp ve mükemmel bir karakter taşıyan bir kadındır. Kendi ailesi onu bir cehennemin ortasına atar, hayata dair zaten azıcık olan umudu da tamamen söner, kaybolur. Ömrünün böyle geçeceğini, yıllarının heba olacağını düşünse de hiç beklemediği bir yerden hayat bulmaya başlar. Artık içindeki çiçekleri yeşerteceği bir bahçe bulmuştur. Ama bu da onu çok daha sert kışlara taşıyacaktır. Her şeye rağmen umut etmenin, aşktan vazgeçmemenin, aile olabilmenin ve intikamla nefretten daha güçlü olabilecek duyguların keşfedilişinin öyküsü..