"Ağabey!" Sesimde ki yakarışı duymuş muydu? Ona olan muhtaçlığımı görmüyor muydu? Ona yalvaran sesimi duyduğunu kasılan sırtından anlamıştım. Siyah gömleğinin ikinci bir deri gibi sardığı gövdesinde ki kaslar gerilmişti. Bir umut besledim dudağımın kenarında. O umut salisesinde filiz verdi. Ama ağabeyimin sekteye uğramayan adımları onu benden uzaklaştırdıklarında, zalim bir canavar hayata tutunmak için fazlaca mücadele eden filizi kökünden söktü. Benden o kadar uzağa fırlatmıştı ki, artık ona ulaşmam imkansızdı. Ben onu çok seviyordum, o da beni sevsin istiyordum sadece. Çünkü ağabeylerin kanatlarının altı, küçük kızları bütün kötülüklerden muhafaza eden o mağaraydı. Hıçkırıklarım çaresizliğimin resmiydi. Onun kopyası olan siyah gözlerimden sicimle inen gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. "Ağabey," diye hıçkırdım. "Ağabey ben seni çok seviyorum!" "N'olur bana sırtını dönme!"
6 parts