"Sana aşık olmak istemiyorum!" Gözyaşlarım yanaklarımdan durmaksızın akarken bir yandan onun karşısında bu duruma düştüğüm için kendime kızıyor, bir yandan da hayatımda hiç olmadığım kadar acınası hissediyordum. "Seni sevmek istemiyorum." dedim, kısılan sesimle.
Bana doğru iki küçük adım attı ve aramızdaki mesafeyi neredeyse kapattı. Sertçe yutkunduğunu gördüm. Gözlerinde şefkat vardı ancak tüm olanlara, tüm yaşananlara rağmen bana karşı gardını indirmediğini biliyordum.
Sağ elini kaldırdı ve başparmağı gözümden düşen gözyaşını yanağımda yakaladı. Nazikçe yaşı silerken dudaklarını araladı. "Özür dilerim." dedi, boğuk sesiyle. "Bunun böyle olabileceğini düşünmedim. Böyle hesaplamamıştım."
Sesini bu şekilde duymak içimde bir şeylerin kopmasına ve daha şiddetli ağlamak istememe neden oluyordu. Dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım. "Ama gitmek zorundasın." dedi. Hayatı boyunca onun sesinin bu şekilde titrediğini duyan kimse olmadığına yemin edebilirdim.
Elimi yanağımdaki elinin üzerine koydum ve ondan güç alabilmek adına sıkıca tuttum. Sertçe yutkunduktan sonra dudaklarımı aralayıp sesimi bulabilmek adına derin bir nefes aldım. "Bırakmak zorundasın."