Karanlığın Gölgesindeki 'Ay' Parçası (DEVAM EDİYOR)
28 Bagian Sedang dalam proses Siyah hareleri yeşillerime öylesine kilitlenmişti ki, gözleri sanki ruhumu boğazlıyor, görünmez oklar fırlatıyordu. Yutkunamadım, bakışlarına karşın güçlü durmaya çalıştım.Gözleri birer silah olsaydı beni burada, o saniyede öldürdürdü.
"Karanlığa meydan okuyorsun ama ne garip ki aynı zamanda korkuyorsun! İnsan korktuğu şeye hangi cesaretle meydan okuyabilir!"
Kelimeleri, ölümün nefesini üfleyerek ruhumu kamçıladı.Sinemde yatan çocuk sessizce ağladı, nefesim daraldı. Beni her seferinde zayıf noktamdan vuruyor akrebin zehrini hiç acımadan ruhuma akıtıyordu.Harelerinin perdesinin ardında gizlenen duygularını çözemesem de, o perdeden irislerine sızan zehiri görmüştüm. Anlamıştım, o gözler harfleri inletecek, sözcüklere ağır manalar yükleyerek o kılıcı bana duğrultacaktı. Gösterdiği yere baktım.
"Bir elma ne kadar sağlam ve organik olursa olsun, çürük bir elmanın yanında kaldığı sürece onunla çürümeye ve onun gibi olmaya mahkumdur!"
Kelimelerin arasına sıkıştırdığı anlamlar, harflere çığlık attırdı. Cümlelerin altında yatan iması, kalbime keskin tırnakları ile kesikler atmaya başladı.Yutkunamadım, sanki yutkunsam dudaklarımın arasında saklanan kelimeler, esved ruhlu adamın kelimelerine mahkum olacak ve acı çekeceklerdi..Bunu biliyorlardı ve dudaklarımın arasında saklamaya devam ettiler
"Sende şunu unutma Keskiner! Karanlığın içinde bir damla bile ışık varsa, o karanlık o ışığın aydınlığında bir gün yok olacak. Çünkü ışığın yayılması ve büyümesi ne kadar yavaş olursa o kadar kuvvetli olur!"
"Göreceğiz." dedi, boş bakan gözlerinin ardındaki duvarlarda saklı duygu, ruhumu tavana astı. Elmanın sağlam tarafına bıçağı sertçe sapladı ama sanki o bıçak elmaya değilde kalbime saplanmıştı. "Göreceğiz, doktor karanlığın kasveti, ruhuna buluştığı zaman bu söyledikleri