Doktorun Karısı
  • مقروء 1,210,554
  • صوت 126,385
  • أجزاء 62
  • مقروء 1,210,554
  • صوت 126,385
  • أجزاء 62
إكمال، تم نشرها في ديسـ ١١, ٢٠٢١
للبالغين
Ölümü ona bir aile getirdiğinde hangi yolu seçmelidir? 

Harika bir evliliği, düzenli bir işi, mükemmel olarak adlandırabileceği bir hayatı vardı. 

Ama bir gün bir kaza bunları ellerinden aldı. 

Gözlerini açtığında kendini Doktorun Karısı adlı kitaptaki bir karakter olarak bulduğunda ne yapacağını bilemedi. 

Çünkü içindeki bedenin hayatı çok geçmeden ölümle sonlanacaktı. 

Meryem yapılması gerekenin eve dönüş yolunu bulana kadar ölmemek olduğunu biliyordu.

Ama ondan nefret eden doktor ve onun yaramaz çocukları ile nasıl başa çıkacağına dair bir fikri yoktu.

Olaylar değiştiğinde ise kendini hiç beklemediği bir noktada bulacaktı.
جميع الحقوق محفوظة
الفهرس
قم بالتسجيل كي تُضيف Doktorun Karısı إلى مكتبتك وتتلقى التحديثات
أو
إرشادات المحتوى
قد تعجبك أيضاً
KIZIL GECE  بقلم DuruMavii
85 جزء undefined أجزاء إكمال
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyordu. Göğsüm inip kalkıyor, kalp atışlarım boğazımda hissediliyordu. Karanlığın bağrında yalpalayan adımlarım kör bir noktaya takıldığında, bedenim tek seferde yere serildi. Dizlerime saplanan dikenler dilime canhıraş bir çığlık yuvarladı. Daha fenası yaklaşan adım seslerinin içime boca ettiği keskin ürpertiydi. "Yardım edin! Biri bana yardım etsin." Avuçlarımı kurumuş yapraklara bastırdığımda, yükselen çıtırtıları kulaklarımı tırmaladı. Kalkmak istedim, karnımda yine aynı kıpırtıyı hissettim. İçimde nereden geldiği, nasıl benimle olduğunu bilmediğim bir şey vardı. Tıpkı benim gibi çaresizce kıpırdanıyordu. Titreyen parmaklarımla karnıma dokundum. Islak yüzümü köhne ormanın derinliklerine çevirip daha güçlü bağırdım. "Yardım edin! Biri bize yardım etsin!" Yeniden koşmaya başladım. Dizlerimden akan kanların çıplak ayaklarıma süzüldüğünü hissedebiliyordum. Güçlükle ayakta tuttuğum bedenim bu kez bir ağaca çarptı. Kendimi sırt üstü yerde bulduğum an gözlerim korkuyla açıldı. Çaptığım şey ağaç değil bir yabancının sert gövdesiydi. Ancak o, bir çınar ağacı kadar uzun ve yapılıydı. Karanlık tüm ayrıntılarını ustaca gizlerken, üzerimde tepkisizce gezdirdiği bakışlarını ve silüetini ele veriyordu. Dirseklerimin üzerinde kalkmaya çalıştım. Buraya kadardı, gücüm tükenmişti. "S-sen..." Bir adım attı. Büyük ve yara izlerinin barındığı parmakları önüme uzandı. "Yardım istiyordun, değil mi?" Sesinin bir rengi olsaydı, bu kesinlikle siyah olurdu. Sesi, şavkı kırık bir siyahtan ibaretti. Şeytanın adaletsiz oyununda bana sunulan başka bir seçenek yoktu.