''Otobüs yavaşça durdu ve hoparlörden bir ses yükseldi. Ah sanırım molaya girmiştik. Telefonumu ve sigaramı elime alıp yavaşça otobüsün merdivenlerinden indim. Hala yağmakta olan kar pekala beni üşütüyordu. Buna aldırmadan sigaramı çıkarttım ve çakmağı almak için elimi montumun cebine attım. Çakmağı bulamadığımdaysa evde unuttuğumu fark ettim. Tam sessiz bir küfür dudaklarımın arasından çıkacakken bir sürtüşme sesi duydum. Sesin geldiği yöne dönecekken dudaklarımın arasındaki sigaraya bir kibrit uzatıldı ve yavaşça sigaramı yaktı. Kibriti uzatan elin sahibine doğru dokundu bakışlarım. Tanımadığım ama yüzünü daha önce gördüğüm birisi olması kaşlarımın daha çok çatılmasına sebep oldu. sakince dudaklarımı araladım ve adama bakmadan mırıldandım ''Sağ ol.'' Adam bir şey söylemedi ama bana doğru döndü ve mavi gözlerime baktı. O da benim gibi mırıldandı ''Yapabileceğin bir şeydi.'' Durdum. Donmuş gözlerle ona baktım. Ellerime baktığını fark ettim ve onu nerede gördüğümü hatırladım. Tanrım! o beni birkaç ay önce telekinezi yaparken gören o adamdı. Düşüncelerimi okumuş gibi bana baktı ve konuştu. ''Güçlerine ihtiyacım var Kamelya'' ✾ Hayatın damlaları yaşlı bir kıza ve güçlü bir oğlan çocuğuna denk gelerek onları boğuyordu bu kez. Yaşamın acımasızca zaferini onlara tattırıyordu ve kurumuş çehrelerini bir zehir ile yok ediyordu. İki çehreden oluşan bir kayıp onların kalplerini de kirletiyordu. Fakat bu kez o damlaları sırtlanan bir gökkuşağı olacaktı. Siyahın yedi tonunu taşıyacak olan bu gökkuşağı bu sefer hayatın değil ölümün dalgalarını sembol edinecekti kendine. Ve en güzel son, mutlu değil acı feryadın taşıyacaktı hikayede. ✾ 18.12.2021 Ş. Milan ÖznurAll Rights Reserved