Sırlar ve ölümle çevrili oyun, kaldığı yerden devam ediyor.
Çatışmayı kazanmak için hayatta kalmaları yetti.
Ama savaşı kazanmak için hayatlarını ortaya koymak zorundalar.
Peki kime karşı?
Hazel, Viyana'ya öfke dolu bir kalp ve ruhunu ateşe veren intikam arzusuyla gelmişti. Şimdi ise doğru bildiği her şeyin yanlışını gördü ve bir zamanlar öldürmek istediği adam, en büyük müttefiki olmak üzere.
Abisine dair bir bilgi kırıntısı umuduyla Bağdat'a giden Adrian, hayatını sonsuza dek değiştirecek insanla karşılaşmıştı. Şimdi ise Hazel'in hayatında açtığı yol arzuladığı gerçeğe çıksa da tehlikeden geçiyor, Adrian kendini ve ailesini bu amaç uğruna riske atabilecek mi?
Perde düştü ve sırlar döküldü. Hans, yıllar süren sessizliğini mecburiyetten bozarken tablonun eksik olan parçası sonunda yerine oturuyor, eksik hikayenin sonu yazılıyor. Geçmişten gelen hayaletler geleceğe yön verirken herkes kendi kaderinin efendisi olabilmek için savaş veriyor.
Hazel, Hans ve Adrian bilinmezin ortasında hem içlerindeki hem de dışarıda onları bekleyen canavarlarla savaşırken süreleri gittikçe kısalıyor, çareleri tükeniyor. Yardım düşmanın koynundan gelirken başından beri kovaladıkları bütün iplerin uçlarının birbirine bağlı olduklarını günbegün fark ediyor, bütün hayatlarını birinin gölgesinde geçirdiklerini görüyorlar.
Ancak, şimdilik, ipleri başından beri elinde tutan; kumarı kazanıyor. Onlar güven yerine korkuyu seçtiği sürece de kazanacak. Kılını dahi kıpırdatmadan.
İntikam arzusu ile başlayan yolculuk, gerçeğe duyulan açlıkla devam ediyor. Bu sefer yalnız değiller ancak bir olmayı başarabilecekler mi? Daha da önemlisi, bir olmak bu kumarda kazanmaya yeter mi?
Bir haremde yalnız kalmak, bin ordunun ortasında silahsız kalmaktan daha korkunçtu.
Onlar aşkı seçselerdi, tarih susardı.
Layla bir masal anlatmadı; o, iki imparatorluğu yeniden yazdı.
Gül'ün en dikenli hâli, onun en tehlikeli zamanıdır.
Bir kadının sessizce yükselmesi, iki imparatorluğun ayak seslerine karıştığında, tarih yeniden yazılır.
Zaman geçer, hanlar değişir; lâkin bir kadının kalbine dokunan aşk, asla silinmez.
Gözlerde saklananlar, fısıltılarda boğulanlar ve aşk uğruna can verenlerin destanıdır bu.
Okuyacağınız her satırda, bir gülün kanla sulanmış hikâyesi vardır...
Bu hikâye, sadece Layla'nın değil; aşkına, gururuna, düşmanına ve kaderine başkaldıran tüm kadınların hikâyesidir...
Gül-i Saltanat, bir kadının hikâyesidir...