Herşey, Ayça'nın sadece hava almak için çıktığı zaman olmuştu. Sadece hava almak için çıktığı bahçede kaçırılarak, kendini bambaşka bir yerde, yanında dört kişiyle bulmuştu Ayça.
Nereden bilebilirdi ki bu dört kişiyle arasında olan bağın geçmişe dayandığını?
Ayça, kendini bir anda bu okul gibi olan bir yerde bulurken, birden çıkagelen robotik bir sesin, geçmişlerinin tozlu sayfalarını aralamasına şahit olmuş, ve asıl geçmişini o dört kişiyle öğrenmeye başlamıştı.
Geçmişi, bu dört kişiyle birdi Ayça'nın. Lakin bunu bilmiyordu bile.
Ayça'nın tek bildiği asıl olayı diğer dört kişide biliyorlardı. Onlar birşeyi çok iyi biliyorlardı.
İçlerinde hapsolmuş çığlıkları çok iyi biliyorlardı! Ve şunu da çok iyi biliyorlardı;
Herkesin içinde hapsolmuş çığlıklar oluduğunu ve bu çığlıkların var olduğuna inanan çok az kişi olduğunu biliyorlardı. Lakin şu da vardı ki, bu çığlıkların var olduğuna inanmayan çık kişi vardı. Ama bizleri inanandıracak BEŞ KİŞİ de vardı. Bu BEŞ KİŞİ, içimize hapsolmuş çığlıkları dışa vurmayı bizlere öğretecek, onları benimseyerek büyümeyi öğretecek kişilerdi.
Bu kişiler içlerinde hapsolmuş çığlıkların sustuğunu hiçbir zaman görmemişti.
Ama biliyorlardı ki bu çığlıkların susturulmaya ihtiyaçları yoktu, bu çığlıkların benimsenmeye, dışa vurulmaya ihtiyaçları vardı.
Bu, bizlere benimsemeyi, dışa vurmayı öğretecek kişilerin hikayesi. Bu;
Ayça Arıkan, Ayaz Alkan, Elçin Akkurt, Atlas Paksoy ve Atakan Atıcı'nın hikayesi.
Bu çığlıklar; Kimisinin çocukluğu, kimisinin kırgınlığı, kimisinin öfkesi, kimisinin vicdanıydı.
Peki bir gün bu çığlıklar dışa vurursa? Ve dışa vurulduğu zaman tek yaralanan onlar mı olacaklardı? Yoksa başka kişilerde bu hikayede yara alacaklar mıydı?
BİZİMLE BERABER BU ÇIĞLIKLARI BENİMSEMEYE VAR MISINIZ
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."