KIYAMETE BİR ADIM
Soğuk ve karanlık bir cehennemin kavrulmuş topraklarında gecenin içinde kötülüğün günah tohumu doğdu.
Gece gibi siyah kanatlarını açtı ve fırtınaları kucakladı, öfkesi kasırgaları çoğaltıyordu.
Nefretle besledi duygularını, kalbinde sevginin yeşermesine hiç izin vermedi, merhametten yoksun olan bu ölüm avcısının tek bir amacı vardı, cehennemin kapılarını aralamak.
Doğduğu gün kader onun için zarlarını atıştı ve büyük bir sabırla sıranın ona geleceği günü bekliyordu.
Yüzyıl boyunca donmuş bir cehennemde tek başına büyüttü öfkesini gücüne güç katarken.
Artık zaman dolmuştu, ondan alınanların hesabını sorabilecek ve meleklerden intikamını alacaktı.
Peki, o gerçek düşmanlarını bulabilecek miydi? Öfke ile kuşanmış zihni gerçeği görmesini engellerken bunu nasıl yapacaktı?
Ya sevgi? Yüzyıl boyunca kalbinden uzak tuttuğu bu duygu yeniden hayat bulabilecek miydi? Yoksa o hep bir ölüm avcısı şeytan olarak mı kalacaktı?
Kıyamete bir adım, gerçeğin sınırlarında, bıçak sırtında bir hayat.
Şeytanın oğlu Aleck ya gerçek düşmanlarını bulacak ya da sürgüne gönderilmiş bir ölüm avcısı olarak esarete mahkûm kalacaktı.
Peki, o sonu mu başlatacak? Yoksa geçmişin izlerinde gerçek benliğini mi bulacaktı?
İşte bu soruların cevabını merak ediyorsanız hazır olun hikâyemiz başlıyor ama dikkatli olun çünkü aradığınız gerçekler çok da uzağınızda olmaya bilir.
Özlem ALTUNTAŞ