"Lütfen" dedim sesim o kadar kısık çıkmıştı ki duraksamıştım "Emir Karacabey lütfen bırak gideyim." Dedim öfke ile bakan gözleri bir an olsun sapmadı bileğinden kavrayıp kendine doğru çekip "Bana bunu nasıl yaparsın!" Dedi tok sesi bir adım gerilememe sebep oldu öfkesi kızgın bir lavdı ben ise kül.
Yaşadığım şehir,baktığım gökyüzü,sevdiğim memleket kokusu,hepsi için bir bedel ödüyordum,kaçmak için koşmak gerekti ama yapamıyordum,Emir'in gözlerinden kaçamıyordum,Emir Karacabey sevgiden yoksun belki de adını duymadığı "sevgi" kelimesini ondan bekledim,Bizi biraraya getiren kader dedim.Kardeşim Banu'nun büyümesini isterken kendi cehennemimin duvarlarını öreceğini görememiştim kardeşim dediğim her noktam başka cümlenin başlangıçlarına kapı açtı o kapılar yerini zehirli yalanlara bıraktı.
Emir Karacabey Nazlı Atasoy
Aşka "AFİTAP" kadar muhtaçlardı gecenin ay ışığının güneşi beklediği sabaha kadar bekleyeceklerdi birbirlerini zaman onları bu memlekete buluşturmuştu bir kağıtta ıslak imzalarda mühürlenmişlerdi.
GECE GÜNEŞİ SERİSİ
AFİTAP=GÜNEŞ IŞIĞI
O ZAMAN GEL BİZİMLE OKU EMİR KARACABEY NAZLI ATASOY HİKAYESİNİ.
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."