İşte kaos. Biz buna entropi mi diyorduk? Her şey gittikçe bozulur. Kader, bozulma çizgisinde yamuk yumuk ilerler ve biz denge kurmaya çalıştıkça yön değiştirip bizimle dalga geçer işte. Beyninin büyük bir kısmını kasıklarının altında taşıyanlarsa buna ayak uydurmaya çalışır. Kimse adalet aramasın, çünkü o hiçbir gezegenin Tanrısını ilgilendirmeyen bir mevzu. Eğer kendimize olmayan Tanrılar yaratmasaydık ve her şeyi ondan umarak sadece beklemeseydik zaten adalet bizi terk etmezdi. Kimde bu adalet biliyor musunuz? Kaosun içinde! O da yönünü kaybetmiş ve nereye gittiğinin farkında değil. Konumunu ve hızını aynı anda asla hesaplayamadığımız elektronların arasında kaybolmuş ve kendini öyle bir kamufle etmiş ki bazen onu görmemize rağmen beğenmiyor ve canımızı acıtan o gerçeği dışlayıp reddediyoruz. Pardon da, biz neye direniyoruz? İnanın onu bile bilmiyoruz. Sadece çoğunluğa ayak uydurmuş ve çizimini kimin yaptığını bilmediğimiz yollarda aptalca koşuyoruz ve ne kadar da cesur olduğumuzu söyleyen boş insanların alkışlarıyla gururlanıyoruz. Peki, bu hangi yol? Hiç sordunuz mu kendinize. İşte Marsa böyle bir kaosun içindeydi ve kaç parçaya bölündüğünü kimse bilmiyordu. Fakat net olan iki şey vardı, ya elçiyi kabul edecekler ya da elçi kendini kabul ettirecekti. Peki kimdi bu elçi biliyor musunuz? Bir kadın mıydı? Zalim bir diktatör mü? Büyük Kâhin bunu neden görmüştü? Yoksa bu gerçekten de Tanrı'nın lanetiydi ve Tanrı intikam mı almak istiyordu? Ya da intikam almak isteyen kişi aslında çok da uzakta değil miydi? Ben bir Tanrıçayım ve bu benim kutsal kitabım. Sadece seçilmişlerin çözebileceği bir bulmacayım. Bu kitabı sizlere asla sunmamalıydım. Okumasını bilmeyene cehennem, okuyup anlayana kocaman bir dünyayım. Ben sizlerin arasındayım ama korkmayın. Gayet uysal bir varlığım.
23 parts