Sen ki ; efsunlu, şanlı şato, ben ki; şatonun kuytu köşesindeki buruk gül sevgilim.
Söylesene artık, ben kimlerdenim? Sen kimlerdensin?
*
Masalların güzel bittiğini söyleyen annemin yıllar oldu bu hayatı kaybedişi.
Anlattığı masallar kadar güzel bir hayatı bana vahdetmiş, bana yaşamayı öğretmişti. Burada, bu şatoda.
Fakat yerinde gitmeyen bazı şeyler vardı. O, bu şatoyu bana nefes almak için vermişken, bu şato onu öldürmüştü.
Bana içinde kendi ölüsünün olduğu bir şatoyu nefes almam için veren annem buna kızacaktı. Çünkü şato bana annemin kaderini yaşatmaya başlıyordu.
Beni sevmemeye başlıyordu, ben ona aşıkken.
Hastalıklı sevgim, dışlanıyordu bu evrenden.
Cansız bir varlığa olan aşkım, binlerce odalı şatoya aşkım, bu dünyadan dışlanıyordu.
Ben o masallardaki şatosunda sözde gerçek aşkı olan "beyaz atlı prensini" bekleyen kız değildim. Ben asıl sığınacağı yuvası bu şato olan , tek yuvası bu tuğla parçası olan kızım.
Bir varmış, bir yokmuş. Gül şatoya aşık olmuş, şato onun zalimliğiyle dalga geçmiş.
Masalın devamıysa,
Biraz haykırışmış.