Yanımdan ayrılıp vapurdan inerken kalabalığa karışmadan ona 'Doruk!' diye bağırdım ve el salladım. Bana yönelen bakışları es geçip ona odaklandım. Gülümseyip iskeleye yöneldi ve uzaklaştı. Vapur tekrar hareketlenince aşağı kata kızların yanına indim. Doruk, vapurun üst katına yani üstü açık olan ve denizi gören katına çıkmamızı isteyince onu kıramamıştım. Kulaklarım çabuk üşüdüğünden gün boyu takabildiğim kadar taktığım kulaklıklarımı çantamdan çıkarıp kafama geçirdim. Kızlara döndüm ve Doruktan etkilendiğimi söyledim. Buna şaşırmalarını doğal karşılayabilirdim, gülmelerini ve dalga geçmelerini de anlayabilirdim. Ama üçünün de gözlerinde dolaşan tedirginliğe anlam verememiştim. Karşıma oturmuş Derin, ayakkabılarına bakışlarını sabitlemiş halde uzun kıvırcık saçlarından geçirdiği parmaklarını tekrar montunun cebine soktu. Yanımda oturan Nur ise birazdan ineceğimiz iskelenin olduğu Karşıyaka manzarasına bakıyordu, ayaklarıyla ritim tutuyordu. Bir ara ona küçüklüğümden tanıdık gelen bu ritmi nasıl böylesine düzgün tutabildiğini sormalıydım. Çaprazımda oturan Zey, içlerindeki en cesur ve açıksözlü olandı. Tam tahmin ettiğim gibi bakışlarımı ona çevirdiğimde gözlerime odaklandığını farkettim. Aklıma ilk gelen ve şüphelerime son verecek o soruyu sordum. -Az önce Doruk'un üzerindeki ceket hangi renkti?All Rights Reserved
1 part