Sessizce izliyordu . İzlemek güzeldi. Hiçbir şey yapmadan , atılan çığlıkları duymazdan gelerek izlemek. O hiçbir duygu emaresi barındırmayan bakışlar... Ah , tabii ki . En kolayı da bu değil miydi zaten ? En kolay kaçış , bir an önce bitirip kurtulmasına yardım eden en kestirme yol.
-Bekle beni , bunu sana en ağır şekilde ödeteceğim ! Yemin olsun ki sana olabilecek en ağır şekilde acı çektireceğim ! Hayır, öldüreceğim seni duydun mu? Ve sen ölürken başında duran ama hiçbir şey yapmadan duran birini göreceksin. Senin acı çekmeni sırıtarak izleyen biri. Son anlarında göreceğin tek şey , sırıtan dudaklarım ve seni aşağılık bir pislik misali izleyen , acından zevk alan gözlerim olacak duydun mu? Şerefim üzerine yemin olsun ki...
Ah...Hep aynı şey. Hepsi yarım yamalak kalan ancak hiç umursamadan aşağılanan sözler , hayaller ve hayatlar.
"Her zaman güçlünün zayıfı ezdiği , zayıfın tamamen değersiz ve bir şey başaramadığı bu dünyada..."diye başlanır lafa. Herkes tarafından sorgusuz sualsiz kabul edilen bu sözcükler topluluğunda belirtilen güçlüler nasıl güçlüdür peki? Doğuştan gelen ve tamamen şansa bağlı bir şey midir? Başka bir klişe söz daha vardır güçlülerin gücünün nereden geldiğini özetleyen : "Kimse annesinin karnından şu anki durumu ile çıkmaz. Onu bu noktaya getiren kişinin şu zamana kadar kendi elleriyle yoğurduğu hayatının son durumudur."
-Bunu kim söylediyse hayatın klişelerine kapılmamış tek insan olsa gerek değil mi? AMA DUR. İNSAN OLMAYABİLİR DE HAKSIZ MIYIM?
-Doğru . Bu hassas denge yaklaşık 170 yıl önce bozuldu.
O çok güzel di. Karşım da bacak bacağa atmış bir şekilde durarken gözlerim sürekli beyaz bacaklarına kayıyordu.
" Ee okuldan memnun musun?"
" Efendim?"
" Okuldan diyorum memnun musun?"
" Daha bugün geldim ama bir sorunum yok güzel bir okul." Bana sırıtarak bakmaya devam ederken ayağı kalkıp tam önüm de durdu.
" Desene o zaman bu sene çok güzel geçecek?" Ona başımı salladım.