"Yapma, n'olur," dedi ve ben ilk defa onun birine yalvardığını gördüm. Ben onun gözlerinde ilk defa yaş gördüm, yüreğim dağlandı.
"Olması gereken bu," kelimeleri çıktı lâl olmuş dilimden. Başını iki yana salladı.
"Bu değil, bu olamaz," dedi. Kollarımdan sıkıca ama acıtmayacak şekilde kavradı. "Bizden vazgeçme, bırakma ellerimi!"
"Tutamadım ki," diye fısıldadım. Tutturmadılar.
"Gidelim," dedi bir ümitle. "Gidelim, nereye istersen oraya gelirim seninle. Yeter ki gitme benden," dedi.
"Gelemedim ki," diye fısıldadım. Bırakmadılar.
"Vazgeçme!" diye yakardı bana. "Senin için savaşmaya razıyım ama seninle savaşamam. Sana ihtiyacım var!" dedi. Seni azat ediyorum.
Bana bir adım attı. Topuklu ayakkabı giydiğimde benden bir baş uzun olan adamın boyun girintisine son kez sokuldum. Ezberlediğim kokusunu son kez içime çektim doyasıya. Yutkunamadım, aldığım nefesi veremedim. Sıtma tutmuşçasına titrerken ısısına sığındım bencilce.
"Yapamam," dedim. Geri çekildim, yüzüne baktım uzun uzun. "Güzel bir rüyaydı yaşananlar," dedim, sesim titremiyordu ama içinde depremler oluyordu. Feryat figan çırpınıyordu ruhum. Kendi ruhumu onun ruhunu kurtarmak için katlettim.
"Hayır," dedi. İradesizlik yapıp kirli sakallı esmer yüzünü okşadım.
"Her şey için teşekkür ederim," dedim. Gözlerinden süzülen yaşlar ellerimle buluştu.
"Bırakma bizi," diye yalvardı. "Sensiz yaşamayı hatırlatma bana, sensiz yaşamak zorunda bırakma beni."
"Kendine iyi bak," dedim ona. Kalbim sana emanet.
Cehennemime kendi ayaklarımla giderken arkamda kalan adama içimden haykırdım.
Çok seviyorum seni sevgilim, senden vazgeçecek kadar çok.
Özür dilerim, senin kadar savaşçı olamadığım için, savaşmayı bilmediğim için.
Özür dilerim, seni mutlu edemediğim renklerini soldurduğum için.
Ben bizim için kendimi feda ederim, sen bizim için kalbimizi koru.
Hoşça kal sevgilim, en sevgiliye emane
"Tarihin zaten iyiydi senin ama, anlatayım yine de..." Gözlerime baktı, karşımızda uçsuz bucaksız, can verdiğim ve can aldığım dağlar vardı ama o bana öyle bir bakıyordu ki yaşam da ölüm de onun gözlerindeydi. "Yani demem o ki; Pirus Zaferi, yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zafer demek. Yani sen ne kadar bir zafer elde etsen de, öyle kayıplar vermişsindir ki o zafer bir hiçtir aslında. Tanıdık geldi mi?"
Üsteğmen Burçin Elvi; gözü kara, hırslı ve en çok da başarılı bir subay olmasının yanında bir köy karakolundaki Lodos Timi'nin gözbebeği komutanıdır. Sıkışıp kaldıkları bir çatışmanın son demliklerinde, gecenin sabaha varan karanlığında karşısına çıkacak olan Üsteğmen Göktuğ Tunay onun "pirus zaferi" olur.
Geçmişse onların peşinden koşmayı hiç bırakmaz.