Aynada gördüğüm yabancı gibi.
Dağılmış, harabe gibi bir beden. Her gün titreyen elim sanki bu gün büyük bir günah işlemişcesine titriyordu. Tutmakta zorlandığım makas ayaklarımın üzerine düştü. Sadece ufak bir sızı...
Ayağıma bakmadım ,gerek yoktu. Benim bakmam sızıyı geçirmeyecekti. İyileşmeyecekti. Eğer iyileşseydi her aynaya baktığımda kendim iyileşirdim.
Makasın varlığı ayağımda varlığını korurken aynadaki yansımama baktım. Ben olmayan yansımama...
Düz kesilmemiş kızıl saçlar, soluk ten, yara bere içinde çatlamış dudaklar, yorgun yeşil gözler, ağlamaktan kıpkırmızı olmuş feri sönmüş gözler, mor göz altları...
Karşımda gördüğüm rengarenk tablo harabeydi. Ama kesinlikle ben değildim.
Benim tablom ışıl ışıldı bir zamanlar...
Gıcırdayarak açılan kapının sesiyle çığlık sesi karışmıştı. Kimin geldiğini bildiğim için bakmadım, çekmedim gözlerimi aynadaki harabeden.
Doğum gününde terk edilen Meyra Akay, kısa süre sonra hamile olduğunu öğrenir. Bebeğinin babasının ona destek olmayacağından emin olan Meyra'ya umut hiç beklemediği yerden doğar. Aynı hastanede çalıştığı ve sürekli didiştiği doktor Yaman Yürekli, yıllardır aşık olduğu kadının en büyük destekçisi olur.
Bu süreçte yaptıkları anlaşmalar ikisinin arasında kalsa da bazı anlaşmaların altında kalbi karıştıran bir gerçek yatar.'