Bir mahalle, dostluklar, yaralar ve sevdalar...
Meyra Alpkara; her şeyini dansa adamış, çiçekleri ve onlarla konuşmayı delicesine seven kıpır kıpır, genç bir kızdı. Her düşüşün hayatın daha dik ayağa kalkabilmemiz için yarattığı bir fırsat olduğunu düşünecek kadar da hayata bağlıydı. Fakat hayat her zaman, herkese karşı nazik davranmazdı. Meyra, bir gece öyle bir düşüş yaşamıştı ki tüm ezberleri bozulmuş, canı acımıştı. Canı çok acımıştı. Ama en önemlisi kalbiydi... Bir kalp, kambur kalabilir miydi? Onun, o akşam kalbi de kambur kalmıştı.
Cihangir Alakurt ise, gidişiyle ardında bıraktığı bu kambur kalbe daha ne kadar kıyabilecekti?
Bir gidiş... Hayır, bu bir terk ediş. Peki bir terk ediş, sizden en fazla ne alabilirdi?
Kendi halinde yaşayan tıp fakültesi öğrencisi Kayra bir gün fazla miktarda paraya ihtiyacı olduğu için ek iş aramaya başlar.Arkadaşı sayesinde bulduğu tekerlekli sandalyeye bağlı bir adamın bakımını üstlenme işini başta kabul etmez fakat sonra kararı değişir.
Bakacağı adam yani Doğan önceki nişanlısı yüzünden kadınlara güveni olmayan ketum bir iş adamıdır.
Kader yine de ağlarını örer ve onları bir araya getirir.
Peki onlar bir arada kalmayı başarabilecekler midir?
"Benimle hiç konuşmayacak mısınız?" Yüzünde herhangi bir duygu belirtisi yoktu."Pekâlâ bende kendi kendime konuşurum.Yapmadığım şey değil sonuçta" yine tepki vermedi.Hep yaptığı gibi sadece yüzüme baktı.