"Çok canın yanıyor mu?" dedi, çekinir bir sesle. "Benim canım onları kaybettiğim gün çok yandı," diye mırıldanıp bakışlarımı ona dokundurdum. Bir elini göğüsünün sol kısmına getirerek, "Ama seni tüm sevgisiyle sarıp sarmalayabilecek bir lütuf var." dediği anda gözleri gözlerime değdi. Onun söylediği söze karşı inkar ettim. "Ben yaralarını çoktan sarmayı unutmuş, üstelik üzerlerine çizik atıp yaralarımı kanatmaya devam eden birisiyim. Bana bu sözü mü söylüyorsun şimdi?" diyerek onu biraz geriye doğru ittirmiştim. Başımı iki yana salladım. "Benim mutlu olabilmem için kendini feda etmeye çalışma, lütfen." Yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. Ellerini tutmak istedim bir an. Düşünmeden ellerini tutuverdim ve söylemeye çekindiğim sözü ona söylemek istedim. "Sen benim iyi ki'lerimde yer aldın her zaman. Hep iyi ki'lerimde kal olur mu lütufum?" Kalbimin hızlı şekilde çarptığı ana şahit oluyordum. İçim bu yangına rağmen kıpır kıpır olmaya başlamıştı. O yangının yakıp yıktığı yerden bir çiçek tomurcuğu açmak için zorluyordu sanki. Umudunu yitirmemiş ifadesiyle, "Hep iyi ki'lerinde kalacağım." demiş ve gözlerini yere doğru çevirmişti. "Hep mi?" diye içlice sordum. "Hep," dedi, ekleyerek "Söz. Bu söz lütufun minik lütufuna olan sözü."
4 parts