Onun hüzünle kaplı gözlerini gördükçe içimin sızladığını hissediyordum. Çaresizce başımı kaldırıp yukarıya baktım. Konuşurken ona bakamıyordum bile. "Unutamıyorum Beyaz Gömlekli. Mutlu olayım, geride bırakayım her şeyi diyorum. Aptal Güzey, yanındalar daha ne istiyorsun diyorum." Derin bir nefes aldım, başımı indirip ona baktım yaşlı gözlerle. "Olmuyor abi. Sizi affettim ben. Yemin ederim sizi affettim. Ama geçmişimi, çocukluğumu mahfeden kaderimi affedemiyorum..." "...Affederim ama unutamam. Tüm öfkem size değildi ki. Daha büyük öfkeler var içimde duramayıp taşan. O öfkeleri söküp atmak imkansız. Sizin içime işlediğinizi düşündüğüm acıları söküp atmıştın sen. Hem de o gün kardeşin olduğumu söylediğinde. Ama içime işleyen diğer acıların çaresi yok. Ve ben çaresizce o acılarla devam ediyorum hayatıma. Zor abi, yemin ederim çok zor." İki adımda yanıma geldi, durmadan akan yaşlarımı sildi titreyen elleriyle. "Ben mutlu olmaya çalıştıkça..." dedim öfke dolu sesimle. Şakaklarıma vurdum sertçe. "Ben unutmaya çalıştıkça bu lanet kafam unutmuyor, olmadık yerde önüme seriyor geçmişimi." Hızla ellerimi indirip şakaklarımı öptü acısını almak ister gibi. Başımı göğsüne bastırdığında kalbinin ne kadar hızlı attığını duydum. İçim biraz daha acıyla kıvranmaya başladı. "Sonra nasıl bu kadar çabuk affedersin diyor içimden bir ses. Nasıl unutur gibi yaparsın diyor." Hıçkırıklarım artarken konuşmakta daha da zorlanmaya başladım. Başımı göğsünden çekip iki gözüme yaşlarımı durduracakmış gibi sert öpücükler bıraktı. Nihayet suskunluğunu bitirdiğinde hüzünle kısılmış gözlerine baktım. "Acın, acım olsun." Sesi içine kaçmış gibi fısıltıyla çıkmıştı fakat öyle bir arzuyla kurdu ki cümlesini, öyle bir acıyla söyledi ki... sanki acılarımı çekip almış ruhuna katmış gibi.
18 parts