Şarkıları mırıldanırken bir yandan da yoldan geçen insanların analizini yapardım. Kimisi benim gibi mendil satan, limon satan dilencilerdi. Ve evet benim de dilenciden farkım yoktu, çünkü ben de sanatımı satıyordum yani onlardan farkım yoktu. Kimisi de pahalı takımlarıyla geçen ellerindeki bilmemkaç paralık kahveleriyle geçer ve kolum kadar telefonlarıyla "büyük" işler konuşurlardı. Bir de benim en sevdiğim kategori vardı; normal insanlar. Bunlar bizim, onların aksine normallerdi işte. Normal bir ilişki, normal bir aile ve normal bir hayat. Kimisi bazen üzgün, bazen çok heyecanlı olurlardı ama hayatları hep bir şekilde ilerler ve yaşları geldiğinde bu dünyadan göçerlerdi. Hayatı yeterince sorgular, ötesine karışmaz ve kadere emanet ederlerdi. Bizse sadece daha fazla sorgular, daha fazla düşünürdük. Belki de buydu bizi bu hale getiren, bu hayatın bize sunduğu olumlu olaylara bile neden aramamızdı. Bu düşünceler beni yine sustursun diye daha fazla, daha yüksek sesle şarkı söylüyordum ve bu işe de yarıyordu.
***
Hafta boyu gecelere kadar içince ve bir sokak köşesinde sızınca yüzünüze vuran keskin soğuk, hayatta başka şeylere daha çok önem vermeniz gerektiğini hatırlatıyordu; yani hayatta kalmak isteği her zaman başka isteklerden ya da düşüncelerden ağır basıyordu. Bir dahaki geceye kadar nasılsa başarabildim işte ben de bu hayatta kalma işini. Biraz da takmıyordum, hem ölsek ne olacaktı ki? Kimisi yeniden doğacağımıza inanıyordu, kimisi ise öldükten sonra her istediğimizi yapabileceğimiz bir yere gideceğimize. İki türlü de bu durumdan farklı bir pozisyonda olacağımı düşünmüyordum, bu yüzden çok da önemli değildi.
***
"Kar tanelerinin olayı nedir, bilir misin? Şu bulutlar üzerinden dökülen her bir kar tanesi, her kristal tektir; eşi benzeri yoktur. Aynı insanlar gibi, biz gibi..."
Beşiktaş voleybolcusu Açelya Demir ve Galatasaray futbolcusu Gökhan Duman'ın hikayesi
gokhanduman: Bileklik haberlerini gördün mü?
gokhanduman: Aşırı saçma değil mi?