İki farklı hayatın, soluksuz okuyacağınız, zamansızlıkla mücadelesi.
...
Gözlerim, tekrar okyanus gözlere kaydığında, onun da bana baktığını anlamıştım. Gözyaşlarım, yanaklarımı ıslattığında, bakışları beni takip ediyordu. Yavaş bir hareketle yutkundu ve dümdüz duran dudaklarını araladı.
Sessiz ve ağır harflerle " G-İ-T!" dediğini, dudaklarını okuyarak anladım.
Sanki beynim, bu komutu bekliyormuş gibi, ayaklarıma emir verdi. Gözlerimiz, bir an olsun ayrılmadan, yana doğru yürümeye başladım. Tam arkamda duran pencerelere sırtımı verip, tutunmaya çalıştım. Gözleri her hareketimi incelerken, kan içinde kalmış adamı hala ellerinde tutuyordu. Uzaktaki bir kapıya gitmek yerine, onların tam karşısında duran kapıya yöneldim. Kapıya arkamı döndüğümde, yaşla dolu gözlerim, tam karşımda duran katile bakıyordu.
Evet, o bir katildi. Bana, kaçmam gerektiğini hatırlatan bir katil.
...
Patron, her kes onu bu isimle tanırdı, Patron.. Namı diğer Patron, beni ailemden almıştı, kafesimden çıkmayı başarmıştım ama, yeni kafesime girmiştim. Yeni ve eskisini özleten kafes, o acımasızdı, o gaddardı ve hiç bir şey umurunda olmazdı...