Bir terslik vardı. Etrafta sadece ormanın ruh titreten uğultusu vardı. Damarlarımdaki kan, bu denli ıssızlığa alışkın olamdığından katran olmuştu. Gün ışığına esir olmuştuk usul usul. Orman ve gün ışığı! Bedenini bırakmak istemeyen ruhun alacakaranlığındaydık. Beş kader yazılıyordu. Malum, kimse saatler sonra ne olacağını düşğnerek plan yapmaz! Ama ne yazık ki hiçbir kuvvet rüzgarın esintisi gibi bir daha sert esmeyecekti. Rüzgar ıslık çalmaya devam edecekti. Hiçbiri rüzgarın dilinden anlamıyordu. Biraz sonra başımıza gelecek belayı hesap etmeden, kendi kıvılcımımızı ateşlemiştik kendi ellerimizle...