EHVENİŞER
  • Reads 649,397
  • Votes 32,870
  • Parts 49
  • Reads 649,397
  • Votes 32,870
  • Parts 49
Complete, First published Mar 05, 2022
Mature
Damarlarında, kaderin acımasızlığı ilmek ilmek gezen Mehir Mirzan, yalnızlığın en zift tonunu yaşadığı bir dönem olan klinik sürecinde kendisine yeni bir aile kurmuştur.
       
       Bir yıl iki ay sonra, madde ve nikotin bağımlılığı ile olan savaşını kazanıp, hayatla olan savaşının başladığından habersiz hayallar kurarken, kurduğu ailenin dağılma eşiğinde olduğundan da habersizdir.

        Habersiz olduğu bir diğer konu ise insanları ölümün ya da insanların ayırdığıdır. Geçmişten gelen yabancı bu sorularına cevap olacaktır.
 
     ❝Ölüm kapıyı çalar, kaburgandan bir kemik alır. Başka bedende vücut bulacak o kemik, ruhun bedenden ayrılışıdır. Ölüm bitiş sanılır, aslında kalanlara başlangıçtır. Bir kara kışın ortasında, yanan bir ateş, uzanan bir daldır. Yanan bir adam ise derdine belki devadır.❞

        ❝Özgürdük çünkü kurtulmuştuk. Tutsaktık çünkü kurtulduğumuz sadece korktuğumuz bağımlılığımızdı.❞
       
            ❝Zihnimiz hâlâ dolu, kalbimiz deli gibi vurgundu.
Her nefesin göğüs kafesimizde bir çiçek soldurduğu dört duvarın arasından çıktığımızda bitti sandığımız bağımlılığımız yeni başlamıştı.❞
All Rights Reserved
Table of contents
Sign up to add EHVENİŞER to your library and receive updates
or
Content Guidelines
You may also like
RUHA VURULAN NEŞTER by busraanurry
13 parts Ongoing
"Sen yaptın." Dedi sesine bulaşan hayal kırıklığıyla. "İhanet yok demedik mi? Affetmem, geri dönüşü olmaz dememe rağmen yaptın." "Yapmadım." Yaptım. Oturduğu yerden hışımla kalktı. "Yalan söylüyorsun!" "Hayır." Evet. İki adımıyla dibimde bittiğinde artık kaçacak yerim yoktu. Ben nasılsın böyle bir insan oldum? Her zaman bir kez daha fazla bakabilmek için canımı vereceğim zümrütlerine şimdi bakamıyordum. İhanetim sırtımda koca bir kambur oluştururken başımı kaldırıpta göz göze gelecek halim yoktu. "Gözlerime bak." Yapamadım. Benden yanıt alamayınca devam etti. "Veda'm," dediğinde kalbimin umutla dolmasına mani olamadım. Hâlâ onun Veda'sı kalabilmiş miydim? Bakışlarımı yüzüne çıkardım, gözlerine değil. Derin nefes aldı. Elini kaldırdığında çenemden hafifçe tuttup kendine çevirdi. Yapma işte bana öyle bakma! Daha ne kadar fazla suçlu hissedebilirim, görmüyor musun içimde beni tüketen yangının alevini? Belki de artık görmek istemiyorsundur. Duymak istemiyorsundur artık sesimi. "Neden gözlerinle dudakların aynı dili konuşmuyor?" Diye sordu. "Neden yapıyorsun bunu bize?" Gücümü topladım. Her an akmaya hazır halde bekleyen gözyaşlarımı zorlukla geri gönderdim. Şimdi sırası değildi. Böyle giderse her şey mahvolacak. Geriye çekildim. "Artık yapmıyorum." İçim acıyordu. Onun için duymak ne kadar zorsa benim içinde söylemek o kadar zordu. Bir adım geri gitti. O an anladım ki sadece bedeni değil kalbi de benden uzağa gidiyordu. "Tamam." Ellerini iki yana açtı. "Git." Ne zordu için kan ağlarken dışarıya belli etmemek ne zordu sevdiğin adamın gözlerine bakarak yalan söylemek. Ne zordu sevdiğin adamın 'git' demesini duymak. "Gidiyorum zaten," canım yana yana konuşmaya zorladım kendimi. "Dönmeyeceğim." Ama şunu bil sevgilim; giden sadece bedenim, kalbim de ruhum da ölene kadar seninle.
KIRMIZI GÜLLER ÇABUK SOLAR by ceyzabel
54 parts Ongoing Mature
"Ve unutma Zümrüt; tüm çiçekler yavaş yavaş, kırmızı güller çabuk solar." *** 1980 yılının Mayıs ayında, Dilektaşı Mahallesi'ndeki aylardır boş olan daireye genç bir adam taşındı. Tek başınaydı, bir karısı veya çocukları yoktu. Kimseyle konuşmazdı ve soğuk çehresi, tenindeki yanığa benzer farklı renkte izleri, şüpheli hareketleri nedeniyle kimsenin de onunla konuşmaya niyeti pek yoktu. Mahalleli, bu suskun ve gizemli adamın dönemin şartlarını da göz önünde bulundurarak bir Amerikan ajanı olduğuna karar vermişti ve adama kendi aralarında 'Dilsiz Ajan' diye sesleniyorlardı. Zümrüt Ayten Özsoy ise henüz yirmisine yeni basmıştı. Altı çocuklu bir ailenin ikinci çocuğuydu. Hayat hakkında bilgisi bu aileyle ve bu mahalleyle sınırlıydı. Liseyi yarıda bırakmak zorunda kalmıştı, hayata en büyük kızgınlığı da buydu. Hayallerini baltalayan şey yoksulluk ve yoksulluğunun sebebi ise başlarındaki sorumsuz babalarıydı. Çoğunlukla bu kalabalık mahallenin cıvıltısında ömrünün çürüyeceğini ve ailesine rağmen yapayalnız öleceğini düşünürdü. Onun için hayat, ışıltılı bir oyun sahnesiydi ve bu sahne, akşam babası eve geldikten sonra perdelerini kapatarak karanlığa bürünürdü. Ve bir gün Dilsiz Ajan nihayet konuştu. Zümrüt Ayten Özsoy ise hayallerine çok yakın olduğunun henüz farkında değildi. (30.03.2021)
Ateş lalesi & sevilmeyenler matemi . by aysenazcagtas
11 parts Ongoing
Ardından alayla devam ettim:" Tabii sizin gibiler nereden bilecek sevmeyi. Sen ne sevilmeyi ne de sevmeyi hak ediyorsun!" Hakan'da oturduğu yerden kalktı ve aramızdaki iki adımlık olan mesafeyi'de kapatarak, bana doğru yaklaştı. Şimdi ona, hafiften kafamı kaldırarak, ateş gibi yanan siyahlarına, öfkeyle genişleyen burun deliklerine ve kasılan yüzüne bakıyordum. Tenime değen sıcak, sinirli nefesini hissediyordum. " Demek benim gibiler sevilmek nedir bilmiyor? Ne sevilmeyi ne de sevmeyi hak etmiyorum öylemi? Seni hangi benim gibiler sevmedi, değer vermedi, kullandı da böylesine agresifsin. Merak ettim doğrusu. Senden kurtulmuştur gerçi. Senin gibi böyle her şeye ön yargılı yaklaşan birisine kim değer versin, kim sev- Hakan cümlesini bitiremeden odanın içinde yankılanan bir tokat sesi; her şeyi, herkesin dilini lal etmişti. Evet o tokatın sahibi bendim. Sınırlarımı aşmıştı. Hakan; yavaş yavaş bana doğru döndü, yüzünde ileriye gittiğinin farkında ama geri adım atmayacağını belli eden öfkeli bir ifade vardı. " Sakın. Bak sakın o cümleyi tamamlama. Sınırlarımı aşma benim. " dedim içimde hissettiğim öfkeyle bağırarak. Hakan'ın yüzüne biraz daha yaklaştım, burunlarımız birbirine değiyordu, sıcaklığını her bir yanımda hissedebileceğim kadar yakındım artık ona. Kısık ama tehlikeli bir şekilde devam ettim, ardından. " Beni karşına almayacaktın. Senin yaranı ezerek küle çevirir, burayı yakarım. " Hakan bana doğru bir adım attı. Artık mesafe yok denecek kadar azdı. Kokusunu tam olarak alabileceğim ama sinirden bunu düşünemeyeceğim bir andaydım. Kulağıma doğru eğildi ve sinirle fısıldadı; " Ezdiğin kadar ezer, yaktığın kadar yakarım Ateş lalesi !"
You may also like
Slide 1 of 10
RUHA VURULAN NEŞTER cover
Larali cover
Mir cover
KIRMIZI GÜLLER ÇABUK SOLAR cover
KABUK BAĞLAMAMIŞ KALPLER cover
Acımasız Ağa(Tamamlandı✓) cover
Ateş lalesi & sevilmeyenler matemi . cover
Uyumadan Önce Tuttuğum Dilek cover
Kitap| Gay cover
Yüzbaşı'nın komşu kızı =texting= cover

RUHA VURULAN NEŞTER

13 parts Ongoing

"Sen yaptın." Dedi sesine bulaşan hayal kırıklığıyla. "İhanet yok demedik mi? Affetmem, geri dönüşü olmaz dememe rağmen yaptın." "Yapmadım." Yaptım. Oturduğu yerden hışımla kalktı. "Yalan söylüyorsun!" "Hayır." Evet. İki adımıyla dibimde bittiğinde artık kaçacak yerim yoktu. Ben nasılsın böyle bir insan oldum? Her zaman bir kez daha fazla bakabilmek için canımı vereceğim zümrütlerine şimdi bakamıyordum. İhanetim sırtımda koca bir kambur oluştururken başımı kaldırıpta göz göze gelecek halim yoktu. "Gözlerime bak." Yapamadım. Benden yanıt alamayınca devam etti. "Veda'm," dediğinde kalbimin umutla dolmasına mani olamadım. Hâlâ onun Veda'sı kalabilmiş miydim? Bakışlarımı yüzüne çıkardım, gözlerine değil. Derin nefes aldı. Elini kaldırdığında çenemden hafifçe tuttup kendine çevirdi. Yapma işte bana öyle bakma! Daha ne kadar fazla suçlu hissedebilirim, görmüyor musun içimde beni tüketen yangının alevini? Belki de artık görmek istemiyorsundur. Duymak istemiyorsundur artık sesimi. "Neden gözlerinle dudakların aynı dili konuşmuyor?" Diye sordu. "Neden yapıyorsun bunu bize?" Gücümü topladım. Her an akmaya hazır halde bekleyen gözyaşlarımı zorlukla geri gönderdim. Şimdi sırası değildi. Böyle giderse her şey mahvolacak. Geriye çekildim. "Artık yapmıyorum." İçim acıyordu. Onun için duymak ne kadar zorsa benim içinde söylemek o kadar zordu. Bir adım geri gitti. O an anladım ki sadece bedeni değil kalbi de benden uzağa gidiyordu. "Tamam." Ellerini iki yana açtı. "Git." Ne zordu için kan ağlarken dışarıya belli etmemek ne zordu sevdiğin adamın gözlerine bakarak yalan söylemek. Ne zordu sevdiğin adamın 'git' demesini duymak. "Gidiyorum zaten," canım yana yana konuşmaya zorladım kendimi. "Dönmeyeceğim." Ama şunu bil sevgilim; giden sadece bedenim, kalbim de ruhum da ölene kadar seninle.