Ondan kaçmak benim için zordu ama birini sevmek birine güvenmek o daha da zordu. İlk defa istedim birine sığınmak, ait olmak istedim. Mavi gözlerin de sonsuza kadar yaşamak istedim. Demir'in mavilerinden gözlerimi kaçırıp sordum
" Demir artık çıkalım mı?" Tekrar gözlerine diktim bakışlarımı, mavi gözlerinde yine küçük ateşler çıkıyordu. Sağ elini yavaşça belimden çekti ama diğer eliyle belimi daha sıkı tutmuştu. Ellini yavaşça yüzüme getirdi. İstemsizce irkildim yanağım yanıyordu, şerefsiz yüzüme sağlam tokat atmıştı.
" Sana dokunduğu için o piçi öldürmeliyim." Öldür desem öldürdü bunu bilmek içimi ısıttı.
" Boşver, Demir " ellini yavaşça yanağımda gezdirdi. Arada bakışları dudaklarıma da kayıyordu.
" Güzelim, sabah beni öptün izin ver şimdi bende seni yarandan öpeyim." Gülümsedim. Hangisinden Demir, hangi yaramdan öpeceksin? Görünenlere yara dersek, görünmeyenler neydi? Ona uzun uzun baktım bana izin almadan dokunmuyor oluşu hoşuma gidiyordu. Anlaşmaya sadık kalıyordu.
"Tamam, koca adam yaramdan öp" usul usul yaklaştı, ellini tekrar belime yerleştirdi. Dudaklarını yanağımda hissetmedim bile tüy gibi bir dokunuşta bulundu. Demir böyleydi iste sürekli beni istediğini dile getirir zarar vermekten korkarak öperdi.
"Üşüdün hadi çıkalım."Demir yüzmeye başladı, bende ona sıkıca sarıldım. Kısa sürede ayaklarım yere bastı. Sudan çıkınca, içim ürperdi. Hemen Demirden uzaklaştım.
"Karımla aynı evin içinde, ayrı ayrı yatacaz öyle mi?" üzerime doğru gelen adımlarıyla birlikte arkaya doğru geriledim. Onunla aynı evde bulunduğum yetmezmiş gibi bir de aynı oda da kalacaktık.
"Tamam sen, bu oda da yat ben başka oda da yatarım." diye başka bir öneri sundum, ama bu öneri mi de reddeceğinden adım kadar emindim.
"Önerini reddediyorum. Sikseler de seninle ayrı odalar da kalmayacaz, bu oda da karım'ın yanında kalacam." ciddiyetle verdiği cevaba, ağzım açık kaldı.