Tomris, kadınlığın timsali, nice şiirlere gark olmuş en güzel yaratık. Korkuyla sevilen, gözyaşlarını biriktirip sadece o adama veren Tomris... Uzun gür siyah saçlı, bakışları zindan olan Tomris. Şimdi herhangi bir otobüsün herhangi bir koltuğunda oturup dönüşümünün evrelerini düşünmekte. Ne yapacağını bilmeden kaçıyor fakat neyden kaçıyor? Geçmişinden mi yoksa sadece kentin en güzel semtinden mi? Yoksa mutluluğun kendi evinde yaratıldığına inanmasına rağmen evinden mi? Enver'in ayak izleri olan, kokusu sinmiş evinden... Tomris şimdi Tomris'ten kaçıyor. Kaybettikleri şeyler küçük şeyler değildi, tüm davasıydı, amacıydı. Bunu içi alabilir miydi? Uyandığında diğer kolu, ayağı gözü, kaşı...yarısı yok. Devam edemezdi. O küçük kadın bu kadar güçlü değildi. Şimdi hava ketum, yollar acımasız, otobüs sessizden sessiz. Yan koltuktaki çiftin birbirlerine duyduğu duygula ile aydınlanıyor taşıt.. Tomris 38 numaralı koltukta, Deep Purple ve Hakan Günday ile oturmakta, düşünceleriyle güreşmekte...