Kimsenin kimseden bir farkı yoktur aslında. Sadece biz görmek istediğimiz gibi görürüz.
Fakat bir gün o gözümüzdeki kördüğüm çözüldüğünde, ya da şöyle mi demeliydim? Gerçekler sırtımızdan bıçakladığında.
Bir gün gerçekler sırtımızdan bıçakladığında ölürüz. Aslında bir taraftan da yaşıyoruzdur. Nasıl, neden, kim için yaşadığımızın farkında dahi olmadan.
Kısaca özetlersek; yaşayan bir ölü gibi.
Buydum işte ben. Sırf gülmek için gülüyordum hayata. Oysaki hayatımda hiç içtenlikle gülmemiştim. Ta ki o gelip beni derin, karanlık ve sessiz çukurumdan çekip çıkarana kadar.
Güvenemiyordum da ona bir yandan. Çünkü bunun öncesinde o kadar çok güvenmiştim ki artık beynim algılamak istemiyordu.
Önümde engellerim vardı benim. Bitmek bilmeyen engellerim.
Geçmişim bir hançer gibi saplanıyordu.
Her şey üst üste geliyordu ve ben boğuluyordum.
Belki de ben hayatım boyunca bir daha asla mutlu olamayacaktım.
Ta ki o tüm engelleri karşısına alıp yaralarımı sarıncaya kadar.