Güneş ışıkları kanatlarımdaki her bir tüyü okşayıp geçerken neşeyle kahkaha attım. Çiçek kokularını taşıyan ılık rüzgara eşlik ettim. Atina'nın taşlı yollarında konuşarak yürüyen kızların yanına indim. "Kaç milenyum yaşarsam yaşayayım en sevdiğim dönemimin bu dönem olacağını biliyorum." "Tabi ki seversin." dedi Tess tebessümle. "İnsanlar bizim tanrıça olduğumuzu düşünüp bize tapıyorlar. Adımıza tapınaklar inşa edip yiyecekler, mücevherler adıyorlar hatta kendilerini sunuyorlar. Gündüzleri gizlenmemize gerek kalmadan özgürce sokaklarda gezebiliyoruz. Hatta sen uçuyorsun ve kimse seni mızrakla ya da taşla vurup düşürmeye çalışmıyor." Tam konuşmaya başlayacaktım ki yanımızdan geçen bir fani eğilerek bizi selamladı. "Bereketiniz ve kudretiniz Yunanistan'ın üzerinde olsun" dedi. Onu kafamızla selamlatıp yolumuza devam ederken konuşmaya başladım. "Hiçbir zaman tanrıça olduğumuzu iddia etmedik. Biz ortaya çıkmadan önce kendi idealarında yarattıkları tanrı ve tanrıçalara tapıyorlardı zaten. Biz sadece kanadımız ve boynuzumuzla Atina sokaklarında şöyle bir süzüldük." ... Yazardan not; Uzun bir süredir ne zaman canım sıkkın olsa, hayatımda bir şeylerin yolunda gitmediğini hissetsem kendimi bir şeyler karalar iken buluyorum. Umarım bu hikaye de sizi hayatın kötü gerçeklerinden bir süre uzaklaştırır, kısa bir süre de olsa kendinizi mutlu hissetmenizi sağlar. Keyifli okumalar...
5 parts