Bige Kobal'ın doğumu öylesine bile değil iken hayatındaki her şey ip düğümü gibiydi; sırlarla, oyunlarla dolu hayatı ona belkide kendi sonunu getirecekti. Her bir düğümün çözümü, onun için ayrı bir felaketti. Genç yaşta girmemesi gereken, adım atmaması gereken, tehlikeli ve dikenli yollara adım atmıştı. Tehlikeler, sırlar, oyunlar onun hep burnunun dibinde olmuştu. O artık güçsüz küçük kız çocuğu değildi 24 yaşında herkesin sonunu getirecek kadar hırslı, güçlü ve intikamcıydı. Karşısında tüm dünyanın aradığı ama bulamadığı, yüzünü bile kimsenin bilmediği, adını duyunca korkudan tir tir titredikleri bir adam çıktığında felaketin yaklaştığını anladı. O, herkesin ölüm meleği ve felaketiydi. Dünyaya gelmeden önce herkesin sahnesi belliydi. Herkes kendi sahnesini oynayacaktı. Bu savaşta kazanan bir taraf olacaktı; peki kim kazanacaktı? Gizli Oyunu kuranlar mı, yoksa o gizli oyundaki kendi oyununu kuran masum kişiler mi? Felaketin geleceğine inanmıyordu. Ama onu gördüğünde felaketinin geldiğini, ondan kaçamayacağını ve onun da kaderinin bir parçası olduğunu anladı. Ve bu hayataki rolünü oynadı, O kimdi? Herkesin bildiği Bige Kobal mıydı? Yoksa hayatın büyüttüğü biçtiği Bige Kobal mı? Eşsiz olan kimdi? Rolü neydi? O Zehir Korel'di. Kaderlerine sürülen bir avuç mürekep lekesi kaderlerini lekeliyordu, hiç bir şey göründüğü gibi değildi. Gizli Oyuna hoş geldin, yerini al perde açılsın ve sen alkışlamak için hazır ol. Bu sıradan bir oyun değil. Hepimizin kuklası olduğu bir sahneyi izleyeceksin. ________________________________ BU HİKAYEDEKİ OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR GERÇEK KÎŞİ VE KURUMLARLA BİR İLGİSİ BULUNMAMAKTADIR!