Kalp sesimi duyuyorum. Bir kutuya seri artış ile vuruluyor gibi ritim tutmuştu kalp atışlarım. Kulaklarım ağır bir basınçla gözlerimide yavaş yavaş karartıyor. Son umudum, gözümden düşen son damlayı silecek olan yaklaşıyor. Peki beni kurtaracaksa neden bu yavaş adımlar? Biraz daha yardım etmezse dayanamayacağımı biliyorum. Parmaklarımı tek tek koparılmışcasına önce acısını duyuyorum ve ağır ağır yok olduğunu hissediyorum. Nefesim önce ciğerlerimde başlayarak soluk boruma doğru acımsı bir tat yürütüyor. Derince bir nefes almam için az da olsa yan tarafıma dönmem gerek. Yapamıyorum! Bu acı beni bu metalik yere kilitledi. Bu nasıl bir acı? Hayır hayır nefesim.. Bu nefes olamaz! Damarlarımdan ağzıma doğru yakıcı bir sıvı.. Son çırpınışımla etrafima baktım. Nerede kaldı daha ne kadar yavaş olacaktı? Göz gözeydik.. Kalp atışım yavaşladı. Gözlerini ayırmadan beni izliyordu. Peki kimdi bu? Hayatımda hep yanımdaymış gibiydi ama kim olduğunu hatırlayamıyorum? Biraz daha yüzüme yaklaştı. Bu gözler.. Gözleri.. Evet bu oydu! Hatırlıyorum. Dudakları alaycı ve bir o kadar acı bir tebessümle kıpırdadı. -Beni hatırlamak mı daha acı yoksa yaşadıkların mı? Konuşmak için çırpındım ama ağzımda kanın bıraktığı metalik tadı hissettiğimde sadece bulantıyla öksürmeye başladım. -Sana ne olursa olsun benden uzak dur demiştim! Dinlemedin! Şimdi kendi sonunu kendin getirdin. Arkasını döndü masaya topuk sesiyle 3 adım attı üzerindekilere dikkatlice baktı. Eline kırmızı-yeşil renklerinin karışmadığı şırıngayı aldı ve yanıma dizinin birini kırarak oturdu saçıma hafifce dokundu ve sertçe yana çevirdi. Kulağımın arkasına getirdiğinde, gözümden bir damla yaş süzüldü ve kulağımda gürültülü bir sesle derin bir okyanusta yüzümü ışığın huzmesine son kez bakarak nefesini bıraktım. . . . .