"Gitmek zorunda mısın?" Diye sordu bana yeniden. Elimden gelen bir şey yoktu.
Zorundaydım onun için, onun mutluluğu için gitmek zorundaydım. Gitmezsem, halâ esirinde olduğu geçmişini, kabuk tutmamış yarasına bir de ben eklenecektim. Eğer gitmezsem geçmişinde yaşadığı travmatik bir olayı daha da harlamış olacaktım.
Başımı onaylamak için hareket ettirdiğimde, gözlerinin, hatta kirpiklerinin titrediğini gördüm. Onun bu hali içimde ki yenilmez duyguları daha da çok harekete geçirirken, kararımdan vazgeçmemek için seri hareketlerle arkamı döndüm. Tam gidecekken beni durduran, sanki kalbine binlerce hançer saplamışım gibi acı bir şekilde ağzından dökülen cümle oldu.
Tıpkı bir çocuk edasıyla, " Ama bir gün gelirsin değil mi? Dönersin tekrar bana, gelirsin değil mi gelirsin?
Ona yüzümü dönmeden cevap vermeden dolu dolu olan gözlerimle, kafamı iki yana sallayarak, hızlıca uzaklaştım.
Mahkum'u olduğumuz bu dünyada, hayat bize gülmemişti. Geç olmuştu kavuşmamız, bu kadar erken biteceğini düşünmemiştik.
Peki bir gün döner miydim Gözlerimin Aynası olan adama? İçimde umudum olmasa da dönmeyi diledim, sağ halimle...
"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..."
(...)
"Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim."
Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya toplamak oldukça zor olmuştu. Sakin ol Efsan... Kalbimdeki anlamsız ağrıyı görmezlikten geldim. Çenemi havaya dikip ters ters ona baktım. Giydiğim siyah topuklular sayesinde aramızdaki boy farkı bir kafa mesafesi kadarken gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp onunkiler kadar acımasız olan sözlerimi sarf ettim.
"Bende sana şımarıklık yapacak bir kadın değilim."
Yayın tarihi: 12.05.2024