Bir gün göçüp gidecektim zaten buralardan... Benden önce gidenler gibi... Kurumuş bir yaprak gibi savrulmuşluğumla, hazırlıksız yakalanmanın sancısıyla... Kusur ve günahlarımla, umutlarım, sevdalarımla yüklenip hepsini sırtıma bir gün göçüp gidecektim buralardan. Belki bir elveda bile diyemeden... Arkamdan ağlayanlarım olacaktı belki, belki de sevinenler. Kim bilir? Belki helallik almaya bile vaktim kalmayacaktı... Kim bilir? Hayal olacak benim için her şey... Aslında hazırlıklı olmalıyım ama ölümü düşünmek içimdeki fırtınalara fırtınalar katıyor ve anlıyorum ki ölüm içime gömülmüş aslında. Ölüm iklimindeyim bugün, bir burukluk ve bir iç çekiş yaşıyor ömrüm. Bugün umutlardan uzak yandayım, hayatın sarp uçurumlarındayım! İşte, bir kaç nefes daha çektim içime, bir kaç nefes daha yaklaşıyorum, her geçen gün perdeler bir bir iniyor dünyama. Ve indikçe, üşüyorum. Kalbimden bile vazgeçeceğimi düşünüyorum... Sevdiklerimi bırakıp gideceğimin acısı kalbime oturuyor, yutkunuyorum... Ve henüz hazır olmadığımı anlıyorum ama beni dinler mi? Ama dinlemek zorunda. Şimdi değil, daha çok erken...