"Ç-çok özür dilerim! Jun-Jungkook gerçek-ten is isteyerek olmadı! Kazaydı! Yemin ederim!" Jimin yalvarır gibi Jungkook denilen pisliğe bakarken zar zor kelimeleri bir araya getirebiliyordu. Jungkook hergelesi ise ona aldırış etmeden kahve dökülmüş ayakkabılarına bakıyordu. Jimin onun sesini çıkarmadığını gördüğünde daha çok korktu ve yalvarmaya devam etti. "Sana yenisi alırım! Hatta yeni bir çok ayakkabı alırım! Lütfen beni affet, lütfen!" Sinirle yumruklarımı sıktım. Öfkeme hakim olmaya çalışıyordum. Jungkook Jimin'in yakarışlarını umursamadan sesli bir şekilde güldü. İğrenç kahkahasının ne kadar sahte olduğu gözlerindeki ateş ile belli oluyordu. "Yenisi alırsın ha? Sen değil kendini bütün aileni satsan bu ayakkabıların bir tekini bile alamazsın!" Jimin hıçkırıklara boğulurken artık dayanamayıp ona doğru gittim. Aralarına girmek istiyordum ama etrafa doluşan insanlar yüzünden Jimin'e ulaşamamıştım. Jimin bir yandan özür dileyip bir yandan ağlarken Jungkook pis bir şekilde sırıttı. "Eğer kendini affettirmek istiyorsan sana bir çözüm önerebilirim." Endişe ile kalbim çarptı. Bu şerefsiz ne isteyecekti Jimin'den? Jimin umut dolu gözlerle "Ne istersen yapmaya hazırım!" dedi heyecanla. Jungkook şöyle bir etrafa baktıktan sonra kalabalığa gülümsedi. Geberesice pislik! "Eğer hemen yalamaya başlarsan belki affedilirsin. Bu gün merhametli günümdeyim." Jimin ve ben aynı anda çığlık attık. "NE!?" Jungkook denilen zorba onun bu haline daha çok keyiflenerek açıkladı. "Ayakkabılarımı yalarsan seni bağışlarım. Belki..." Jimin'in artan göz yaşlarını gördüğünde sanki bir oyun oynuyormuş gibi keyifle devam etti. "Yoksa sen başka bir şey mi sanmıştın?"All Rights Reserved